25 Ekim 2013 Cuma

i'm back bitches.

yine ellerim klavyede, yine blogumdayım. sanki awkward izledikten sonra daha bir yazma şevki geliyor, ama tamamiyle farklı yönlerden. bir de ingilizce saçmalayasım geliyor ama neyse. bugün yine bir sürü saçma şey yaptım, hangisinin daha saçma olduğuna bir türlü karar veremiyorum. örneğin daha gün bile başlamamışken, okula yeni gelmişken olan "şey". ki halüsinasyon bile olabilir ama resmen bütün günümün seyrini değiştirdi. olay -peh- şöyle cereyan etti. ben yine acayip tribal bir şekilde okula geldim, bizim kerişgenlerle toplaştık falan. hatta atakan, nam-ı diğer atyakan, bana senin yine mi moralin bozukvari bir giriş cümlesi söyledi, günaydın bile demedi aşk olsun. her neyse grup büyüyünce ikiye ayrıldı, isim versem mi bilemedim vermeden anlatmak çok zor ama isim verirsem de ne bileyim sanki çıkışta beni döveceklermiş gibi hissediyorum kısaca yarim diyim, atakanı görünce gülümsedi, ardından bana gülümsedi, sanırım, öküz gibi bakıyodum e fark etti haliyle. bense o an nasıl karşılık verdiğimi hatırlamıyorum bile, tamamen bilinçdışı bambaşka bi evrendeydim o an. bildiğin dizlerim titredi. hayatımda ilk kez. tabii banyo sonrası bornoz keyfim sırasında da bi kere yaşamıştım ve bu sabah da üşüyordum ama bu tamamen bambaşka bi olaydı. dizlerim titredi, içime kaçmayı bırakıp dışarı püskürmeye başladım bla bla. geçenlerde 2 teneffüs kadar göremedikten sonraki ilk görüşümde olduğundan biraz daha yüksekti yani. ki onda da önümde yürüyen turan hocanın korkunç bakışlarla geriye dönüşü ve arkamda tanımlayamadığım bir hareketlilik oluyo deyişi vardı. biraz fazla zıplamış olabilirim. ya da çığlık atmış. her neyse, ilk dersin müzik olması, müzik öğretmeninin fatma hoca olması ya da ilk dersim olan müzik dersinde öğretmenim fatma hocanın sözlü yapacak olması bile beni tekrar uykulu ve depresif moda sokamadı. siz düşünün. yine arkadaşlarım benden önce kaçtı, sonra dizginlemeye çalıştı ve en nihayetinde görmezden geldiler. hep böyle oluyor, çoğunlukla kendi kendime konuşuyorum, gülüyorum ve zıplıyorum. bu kadar saçma bi şeyin yeteceğini düşündüyseniz kesinlikle yanılıyorsunuz çünkü dahası var. 3. ders. boş dersti ve okulumuz italyan diye tabir edilen ecnebilerin baskınına uğramıştı, dipnot; akdeniz insanları hani sıcakkanlıydı?, bizim ders de boştu ve biz de toplantı odasına daldık, zaten misafirler (!) için olan gösteride atakan da vardı ve atakan fun club olmadan atakan bir hiç. atakanioer bitch. aslında benim olanlardan haberim bile yoktu ta ki derse çok geç kaldığımı fark edene kadar. bunun üzerine bahçede sürtmeyi bırakıp sınıfa çıktım, yoklama amaçlı pınar kod adlı kerişgen başı geldi ve bana mucizevi haberi de verdi. yarim de toplantı salonundaymış yani. cümbür cemaat indik aşağı, oturduk falan. soldan bi ateş bastı, bi elamet geldi. ki hala atakanın ne ara benim bu garip ötesi durumumu öğrendiğinden haberim yok, yarin arkamda basçı gibi bi şey söyledi. gerçekten hafıza takviyesine ihtiyacım var. her neyse. sonuçta sahneye çıktılar, aslında baya doyurucu bir gösteriydi. gizlenmeme ki tenezzül etmiyorum ya da gözlerimi kaçırmama gerek kalmadan bol bol onu izledim. sonuçta olayın mottosu buydu. ve tabii ki her güzel şeyde olduğu gibi bunda da benim açımdan rezil edici bi an vardı. gökayın sahne(!)ye çıkışıyla beraber çok sevgili arkadaşlarımın gayet duyulabilir bir tonda eftallemesi. bana dönüp eftal diye bağırışlarındaki ince şu, ben 9. sınıfta gökaydan birazcık hoşlanmış olabilirim. ama tamamen işsizlikten. ve o yıl o piyano çalarken ağlamış da olabilirim, hatta yanımda oturan kız onun sınıf arkadaşı da olabilir ve ben ona biraz içimi dökmüş de olabilirim. tanrım, resmen rezilliği üzerime çekiyorum. ama o olay epey geride kaldı ve bazılarınız gündemi hiç takip etmiyor. tam bir şıpsevdi ya da baya baya kaşar gibi yazdığımın farkındayım ama gökay olayı tamamen eğlencesine gelişmiş bi şeydi, ben ne zaman moonlight sonatayı da dinlesem duygulanıyorum sonuçta, ve kabul edelim çocuk baya iyi. piyanoda. her neyse, bunların dışında çok büyük şeyler gelişmedi, kendi kendime eğlendim falan. hatta sonda yapılan romana doyamayıp bizim katta biraz göbek atmış da olabiliriz. ve 4 gün göremeyeceğim düşünülürse gayet de iyi oldu. tabii kaşar diye tabir ettiğimiz kişiler olmasa daha iyi bir hayatım olacağı kesin. bu güne dair aklımda kalan başka bir ayrıntıda şu kahraman olayı. sosyoloji dersinde bir şekilde gündeme geldi. ve yine atakan, ne kadar çok andım onu, bana senin kahramanın şuan aşağıda gitar çalıyor dedi. hımm, kahramanımdan çok yarim. illa biri kahramanım olacaksa o kesinlikle gökay. yine 9. sınıfta o dönem en yakın arkadaşım olan kişi beni merdivenlerde üzerine itmişti. baya baya itti ve canı pahasına da olsa gökay beni tuttu, düşmedim. düşseydim büyük ihtimalle şuan bambaşka bir ruh halinde olurdum. ama düşmedim, beni, benim 1/3im olmasına rağmen tuttu. kahramanım. bu da böyle bir anımdır. ve bugün garip yakınlaşmalar dizisinden başka bir parça daha yaşadım, adını yeni öğrendiğim bi çocuk, aslında sürekli unutup durduğum için her seferinde yeniden öğreniyorum, beni küçük kız kardeşi gibi sevmeye devam ediyor. yani ne bileyim korkutmalar, yanaklarımı sıkmalar, saçlarımı karıştırmalar falan. hatta bugün nilin telefonunu fırlatıp düşürdükten sonraki gelen gülme krizimde yere oturduğumda kollarımdan tutup kaldırdı ve yaramaz küçük çocuklar gibisin dedi. hem de gülerek. ama ben yine de bana karşı sempati besleyen insanları severim, bana şeker kız candy demese daha iyi olabilirdi, olsun. buna da şükür. şöyle bir düşününce hareketli bir okul hayatım yok. çoğunlukla sıkıntıdan patlayıp insanların yüzüne fışkırıyorum. sıkıldığım zaman yapmayacağım şey yok galiba. uff. ölümüne saçmalayabilirim. bunaltana kadar hatta çoğunlukla bunalttıktan sonra da konuşmaya devam edebilme kapasitesine sahibim. ve şaşırtıcıdır ki buna rağmen hala beni seven insanlar var. ama onlar da haklı, yani burada benden söz ediyoruz, her zaman her konuda yardakçınız olabilirim arkadaşlar. i'm the best wingman ever.
bugünün en güzel yanıysa siktir et yarimi, göğe bakma durağı'nı nihayet aldım. tanrım o kadar güzel ki. ve böylece şiir kitaplarımın sayısı birkaçtan birçoka ulaşmış oldu. yarın da dershane var falan. hayat çok bokum bu yüzden hell pazartesi. pazartesi bir de okul başkanı mı ne seçilecek, bugün törende biraz ipin ucunu kaçırmış olabilirim ama anarşiklikte üzerime tanımam, oy kullanamayacağım. zaten adam gibi aday yok. birçok kişi aday olsaydım oy alabileceğimi söylüyor, götümü kaldırmadı değil yani tşk genjler.
her neyse yarın bi 1-2 saat daha fazla uyuyabilmek adına ne giyeceğimi şimdiden bulmam gerekiyor. üff sıkıldım şu işten ya.
hadi hoççakalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder