"Ürkek bir serçe gibi eğme başını.
Kaldır başını ve dimdik dur.
Bu senin değil ülkemin ayıbı.
Hırpalanmış yerlerinden öperim çocuk."
Kış geldi. Havalar buz gibi. Kar, rüzgar, fırtına gırla. Sabahları sıcak yatağımı bırakmak istemiyorum. Giyinirken klima açık oluyor, sıcacık odada üzerimi değiştiriyorum. Kazak giyiyorum, hırka giyiyorum, mont giyiyorum, atkı takıyorum, bot giyiyorum. Var çünkü. Kalın kalın giyinip okula küfrede küfrede evden çıkıyorum. Üşürsem de o servis beklediğim süre içinde üşüyorum, çok fazla da beklemiyorum zaten. Sıcak servise biniyorum, okula geliyorum. Okulda, sınıfta zaten klima açık, sınıf sıcak. Fazlalıklarımdan kurtuluyorum, montumu vs çıkarıyorum. Teneffüse, kantine falan gidersem montumu giyip dışarı çıkıyorum, üşümemek için. Her neyse, okul bitiyor, dershaneye ya da eve geliyorum. Sıcak eve. Klima zaten açık oluyor, bazen terliyorum bile, dışarıda hava buz gibiyken tişörtle geziyorum evin içinde. Sıcak hatta kaynar suyla banyo yapıyorum, ısınıyorum da. Akşam da zaten uykum gelince çift kat battaniye ve yorganın altına giriyorum.
Ve ben tüm bu imkanlarımla soğuk havaya küfrediyorum. Üşüyorum diyorum. Üşümek fizyolojik bir olay. Eğer seni ısıtacak şeylerin varsa üşümekten şikayet edebilirsin, diğer yandan alışmak zorundasındır.
Kışın zorlu geçtiği yerler var. Son günlerde o kadar soğuk oldu ki Antalya. Ama ısınabiliyorum. İyi ki ısınabiliyorum. İyi ki etrafına sarıp ellerimi yudumlayıp içimi ısıtabildiğim çayım var. İyi ki.
Herkes benim kadar şanslı değilken halimden şikayetçi olmak bencillik. Ne ara bu kadar bencil olduk? Ne ara gerçeklere at gözlükleriyle bakar olduk? Bizler ne ara insanlıktan bu kadar uzaklaştık? Elimden ne gelir bilmiyorum ama en azından gözlerim açıldı. Elimizdekinin değerini bilmiyoruz arkadaşlar, değer bilmiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder