Mayıs ayının ikinci pazarı. Anneler günün kutlu olsun annecan!
Anneler günü için biz evlatların hep bi planı vardır. Benim de vardı. Sabah erkenden kalkacak annem için kahvaltı hazırlayacak, hatta kek ya da börek yapacaktım. -tım diyorum çünkü yapamadım. Uyuyakalmışım. Uyandığımda annem ve babam çoktan uyanmıştı. Yarı uyur yarı uyanık bi halde annemin yanına gittim ve sarıldım. Annem beni öptü ve ben dedim ki ; "Doğum günün kutlu olsun anne." Abi uyuyordum! Tabii annemin doğum günü değil bugün. Sonradan düzelttim ama bu gafımı. Anneler gününü kutladım, süt içtim tekrar yattım, uyudum. Böylece kahvaltı güme gitti. Sonra teyzem ve gelini için hediye almaya gittik annemle. Eğer anneler gününde teyzemlere gitmezsem beni öldürür. Gerçekten. Neyse, çok kalabalıktı ve ben zaten çok geç kalmıştım. Annemi hediyelerle baş başa bıraktım ve koşarak çıktım avmden. Duraktan 2 buket karanfil aldım otobüse bindim. Kollarım koptu, çiçek der geçeriz meğer ne kadar ağırmış. Otobüste bi çocuk desem çocuk değil abi desem dilim varmıyor, bi genç insan vardı ki tanrım fur beni!! Önce elleri dikkatimi çekti. Erkeklerin ellerine hastayım zaten, bununki de baya iyiydi. Sonra yandan gördüm ve ciddi tatlı bi şeydi. Giyimini inceledim, siyah-yeşil-gri kareli gömlek tabii ki uzun kollu ve lacivert şort o çok beğendiklerimden ve new balance, hastası oldum. Mesajlaşıyordu, belki ismini öğrenirim diye diktim okudum ama öğrenemedim. Ekonomiden muafmış ama onu öğrendim. Sonra telefonla konuşmaya başladı, tanrım sesi! Nasıl seksi nasıl güzel. Önce ellerine sonra sesine vuruldum :D Konuşmasını da dinledim tabii, quizleri hep 100müş, afferim ona akıllı çocuk işte. Bi tek ingilizce sorunmuş, geçen sınavı kötü geçmiş, serkan 90 almış o sınavdan (serkan kimse artık) ingilizceyi verebilirse süper olurmuş, dün akşam internetten notlarına bakmış alt alta 100ler çok güzel görünmüş gözüne, ama son sınav açıklanmamış demek ki daha geç bi saatte açıklanacakmış, eve gidince bakarmış, çok mesaj geliyormuş bu yüzden yazmak uzun gelmiş aramış, Edirne'den eniştesiyle "yiğen"i gelmiş, akşam 8 gibi maçı izlemeye gideceklermiş. Baya dinlemiş, ezberlemişim yalnız. Derslerde de aynı başarıyı bekliyorum kendimden. Neyse efenim, ben napsam da bi yüzünü görsem diye tepinirken aklıma cinsel bi fikir geldi. Böyle deyince de garip oldu ama cin gibi anlamında cinsel. Çok basitti aslında, saati soracaktım. Kolumda saat yoktu, kollarımda buketlerle telefona da bakamazdım. Yani ortam müsaitti. Pardon dedim, duymadı, tekrar pardon dedim baktı (OHA ABİ OLDUM) saate bakabilir misiniz lütfen? dedim. Nasıl? Çok kibarım. O da telefondan baktı, dörde çeyrek var dedi. Abi gözleri ela, burnu hafif büyük hafif kemerli (favorim) dudakları hafif dolgun, ağzı hafif büyükçe, gözler öldürdü beni zaten. Biraz odundu ama olsun. Çok tatlıydı ya. Teşekkür ederim dedim, gülümsedi, gülümsedim. İştee buu biziiim hikayemiiiiiiz, öyleee saaaf öyleee temiiiiz. Bu kadar. Sonra ben indim. O devam etti. Yolda da hayal kurdum böyle, ben Ankara'ya giderken aynı otobüste olalım, neden Ankara ben de bilmiyorum. O Edirne'ye gidiyor olsun. Böyle ben tekte o çiftte ama yan yana oturalım. Muhabbet edelim falan. Acaba Ankara ve Edirne'yi aynı güzergahta yapan otobüs firması var mıdır? Olsun lütfen. He bi de beni onun Edirne'ye gittiği otobüsle Ankara'ya yollayın. Koltuklar da yan yana olsun. Olmadı Antalya'da yine karşılaşalım. Bulun bana onu! Elleri baya iyiydi be. Sesi de.
Bu pek de anneler günü temalı bi yazı olmadı ama. Olsun.
Bütün annelerin anneler günü kutlu olsun! Öyle ya da böyle annesini kaybeden arkadaşlar içinse tanrı mutluluk versin. Ama annelerimiz her koşulda bizimle. Onlar her şeyin en iyisini en iyi şekilde hak ediyorlar. En çok da benim annem. Gerçi o beni doğurarak her şeye sahip olmuş ama neyse. Dürüst olun, kim benim gibi kızı olsun istemez ki? Eheehheheehe.
Muhabbetle!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder