ah be turgut uyar, yaptın yine yapacağını.
durduğum yer benim değil iken, gidebilecek bir yerimin olmaması ne acı; gidebilecek bir yerim yok iken hala ve inatla durmayışım ne gaflet; nihayetinde ölmüyorken yaşıyor olan insanın, yaşıyorken öldüğünü bilmemesi bu, bu ne tuhaf bir hayret.
kent sabahıdır, bilmemek olmaz, çıkardı
kendisiyle bir uğultuyu çıkarırdı sokaklara
yıkanmış o ağız kokularından, çoğalmalardan
sen bir susun, bağırmak benim işim
ağırım, isyanlara doğruyum, yataklardanım
üstüme sinmişliğin var
işe yaramaz şeylerin güzelleştirdiği dünyada
sen bakma ey, mutlaka seslenmeliyim
aşka hiç benzemeyen o yalnızlıktan
üstüme sinmişliğin var
bir eve girmek, orada yatmak, büyütmek bir bakışmayı
dağınık dağınık dağınık ev içlerinde
toplandıkça dağılan ev içlerinde
ben bir içkiydim herkesi geçerdim
toplandıkça dağılan ev içlerinde
direne direne gelen en diri orta çağdan
üstüme sinmişliğin var
her sabah bir intihardır çıkışlarım, dünyada
üstüme sinmişliğin var
sürekli denizler, sürekli olmalar, sanki öyle bir şey
en güzel kalan yastıkta bozulmuş saçlardan
bir şeyi bırakmak, bir şeyi almaya gelmek sonra
sonra yasak balkonları göz ucuyla ölçmek
çini kaseler akşamı ve bardaklar akşamı
dünya kapıyor gözlerini bir gece çağır, ben buradayım
ben buradayım
gece gece gece gece gece gece gece en sonsuz gece
ben buradayım
üstüme sinmişliğin var
ben uzun zamanlardayım aslında
vazolar, ufak masalar, taşlar zamanında
bir nehir çoğalır giderdi sıkıntımızdan
bir kent bu yüzden büyürdü, dünyada
bir ihtilal ölüverirdi birden bizde
o sokaklardan
üstüme sinmişliğin var
sanki bin yıllık sinmişliğin var
sonuna vardıkça artan o konuşmalardan
güncelerin kestiği, ekmeklerin aşındırdığı
dünyada
sen bir şeydin, bakılır sevilirdin
tozların alınırdı, ürpertilirdin
konuşmak bizi çıkılmaz bir sokağa götürürdü
bir yalnızlığa böyle
kim varsa bir yalnızlığa giderdi, dünyada
bütün çiçekler, bütün kelimeler bir isyandı
ey bakın, ey bakın bakın
dünyada
ne zaman
ben seni uyuttum, seni karıştırdım, seni şaşırdım
bir şeyler akıp akıp giderdi dünyada
başvurduğum bir şeydin, yalnızlığım gibi
yanında sonsuz durduğum
ağlamaktı en uzun neşesi kızların bir zaman
olsun olsun, güneş olsun güneş olsun, olsun
büyüsün o şeyler, büyüsün bu sarılan şey
birisinin bir şeylerin olduğunu bilmek var dünyada
sakın kapanma, dur, ey şuramdaki beni boşaltan delik
ey büyüyen bir şey sakın durma, dünyada
üstüme sinmişliğin var.
bozuk bir saattir yüreğim hep sende durur.
şimdi bir senin yanında iyi oluyorum
başka hiçbir yerde değil.
bu korkutuyor beni,
hem mutlu ediyor.
gel dur önüme, sen benim sahiliğimsin.
durduğum yer benim değil iken, gidebilecek bir yerimin olmaması ne acı; gidebilecek bir yerim yok iken hala ve inatla durmayışım ne gaflet; nihayetinde ölmüyorken yaşıyor olan insanın, yaşıyorken öldüğünü bilmemesi bu, bu ne tuhaf bir hayret.
kent sabahıdır, bilmemek olmaz, çıkardı
kendisiyle bir uğultuyu çıkarırdı sokaklara
yıkanmış o ağız kokularından, çoğalmalardan
sen bir susun, bağırmak benim işim
ağırım, isyanlara doğruyum, yataklardanım
üstüme sinmişliğin var
işe yaramaz şeylerin güzelleştirdiği dünyada
sen bakma ey, mutlaka seslenmeliyim
aşka hiç benzemeyen o yalnızlıktan
üstüme sinmişliğin var
bir eve girmek, orada yatmak, büyütmek bir bakışmayı
dağınık dağınık dağınık ev içlerinde
toplandıkça dağılan ev içlerinde
ben bir içkiydim herkesi geçerdim
toplandıkça dağılan ev içlerinde
direne direne gelen en diri orta çağdan
üstüme sinmişliğin var
her sabah bir intihardır çıkışlarım, dünyada
üstüme sinmişliğin var
sürekli denizler, sürekli olmalar, sanki öyle bir şey
en güzel kalan yastıkta bozulmuş saçlardan
bir şeyi bırakmak, bir şeyi almaya gelmek sonra
sonra yasak balkonları göz ucuyla ölçmek
çini kaseler akşamı ve bardaklar akşamı
dünya kapıyor gözlerini bir gece çağır, ben buradayım
ben buradayım
gece gece gece gece gece gece gece en sonsuz gece
ben buradayım
üstüme sinmişliğin var
ben uzun zamanlardayım aslında
vazolar, ufak masalar, taşlar zamanında
bir nehir çoğalır giderdi sıkıntımızdan
bir kent bu yüzden büyürdü, dünyada
bir ihtilal ölüverirdi birden bizde
o sokaklardan
üstüme sinmişliğin var
sanki bin yıllık sinmişliğin var
sonuna vardıkça artan o konuşmalardan
güncelerin kestiği, ekmeklerin aşındırdığı
dünyada
sen bir şeydin, bakılır sevilirdin
tozların alınırdı, ürpertilirdin
konuşmak bizi çıkılmaz bir sokağa götürürdü
bir yalnızlığa böyle
kim varsa bir yalnızlığa giderdi, dünyada
bütün çiçekler, bütün kelimeler bir isyandı
ey bakın, ey bakın bakın
dünyada
ne zaman
ben seni uyuttum, seni karıştırdım, seni şaşırdım
bir şeyler akıp akıp giderdi dünyada
başvurduğum bir şeydin, yalnızlığım gibi
yanında sonsuz durduğum
ağlamaktı en uzun neşesi kızların bir zaman
olsun olsun, güneş olsun güneş olsun, olsun
büyüsün o şeyler, büyüsün bu sarılan şey
birisinin bir şeylerin olduğunu bilmek var dünyada
sakın kapanma, dur, ey şuramdaki beni boşaltan delik
ey büyüyen bir şey sakın durma, dünyada
üstüme sinmişliğin var.
bozuk bir saattir yüreğim hep sende durur.
şimdi bir senin yanında iyi oluyorum
başka hiçbir yerde değil.
bu korkutuyor beni,
hem mutlu ediyor.
gel dur önüme, sen benim sahiliğimsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder