yeni ve havalı düşüncelerim var.
kilo vermek gibi
platonik aşktan kurtulmak gibi
şuan kalkıp bi kahve yapmaya üşenmemek gibi
"hadise sendromu" olarak adlandırdığım obsesif aşkı aşma durumunun 3. aşamasındayım şuan.
durumu ben bulduğum için sülalem raad tabi, kuralları ben koyuyorum.
hadise sendromu hakkında biraz bilgi verecek olursak;
bu sendromdaki kişiler kendilerini yorucu ve yıpratıcı bir obsesif aşkın sonunda (muhtemelen platonik) "ne uğraşıyorum ben aq, yeter beaaah" diye carlarken bulur. ve her şey de bu carlama ya da tabiri caizse uyanışla başlar. birçok kere deneyip başarıya ulaşmamış vazgeçme deneyimlerinden bıkmış olan hastamız bu defa da aynı şekilde çok da kararlı değildir. ama artık bıkmıştır ve olası bir kıskançlık krizinin sonunda gerçekleri fark eder. o aslında karşısındaki kişinin sikinde bile değildir. bu gün kadar açık gerçek nihayet kafasına dank ettiğinde kendi kendine verdiği gazla önce onu hayatından çıkarma yolunda ufak adımlar atar.
1- onu artık unutma kararı
2- bu kararın gerçekleşmesini sağlayacak enerji için çikolata yeme
3- son bir kez profilini hatmettikten sonra engelleme
4- ben ne yaptım aq düşüncesinden kurtulmak için kek yeme (çikolatalı)
5- bilgisayarının sık kullanılanlarından profilini silme
6- daha çok çikolata
7- vay orospu çocuğu, hay ben senin amına koyayım nidaları eşliğinde ağlama krizi
8- çikolataaa
9- telefonun yer işaretlerinden profilini silme
10- telefonunda, bilgisayarında ve bilumum yerlerde bulunan fotoğrafları silme
11- telefonundan, bilgisayarından onu hatırlatan şarkıları silme (en zor kısım bu hem tüm şarkılar nasıl oluyorsa onu hatırlatır hem de eğer o şarkıyı çok sevdiysen acı verir)
12- seni nasıl bir hale getirdiğini görmek için günlüklerini okuma
13- ağlama krizi ve daha çok çikolata
14- ona dair en sinir olduğun şeyleri düşünme, ondan nefret etme
15- bir sinir krizi-çikolata koalisyonu daha
16- onu düşünmemek için kendini zorlama, konuyu değiştirme
17- uyuma (en sevdiğim)
18- o kadar enerji alımından sonra odayı toplama
ben henüz 3. aşamada olduğum için bildiklerim bu kadar, zamanla maddelere devam edeceğim.
isim babamız hadise'den gelsin gari
30 Kasım 2013 Cumartesi
29 Kasım 2013 Cuma
15
sen hiç avaz avaz susarak ağladın mı?
her şeyin bu kadar boktan olmasına rağmen içimde hala gereksiz, salak bir umut var.
neyin umudu bilmiyorum, neyi umut ediyorum?
aynaya her bakışımda acı çekiyorum. böyle biri olmayı ben istemedim.
ben böyle biri olmak istemezdim.
en kötüsü de gözyaşların içine akarken, çığlıkların beynini parçalarken, gerçekten acı çekerken gülümsemek.
ben iyiyim, yok bir şeyim.
her şeyin bu kadar boktan olmasına rağmen içimde hala gereksiz, salak bir umut var.
neyin umudu bilmiyorum, neyi umut ediyorum?
aynaya her bakışımda acı çekiyorum. böyle biri olmayı ben istemedim.
ben böyle biri olmak istemezdim.
en kötüsü de gözyaşların içine akarken, çığlıkların beynini parçalarken, gerçekten acı çekerken gülümsemek.
ben iyiyim, yok bir şeyim.
28 Kasım 2013 Perşembe
27 Kasım 2013 Çarşamba
köşe-3
sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin
merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
bulutlar geldi altında durduk
konuştun güneşi hatırlıyordum
gariptin yepyeni bir sesin vardı
bu ses öyle benim öyle yabancı
bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı
dişlerin öpülen çocuk yüzleri
güneşe açılan küçük aynalar
sert içkiler keskin kokular dişlerin
içinden geçilen küçük aynalar
ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin
merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
bulutlar geldi altında durduk
konuştun güneşi hatırlıyordum
gariptin yepyeni bir sesin vardı
bu ses öyle benim öyle yabancı
bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı
dişlerin öpülen çocuk yüzleri
güneşe açılan küçük aynalar
sert içkiler keskin kokular dişlerin
içinden geçilen küçük aynalar
ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin
içimizdeki eftal
bugün sınırları biraz zorlayacağım, sınırlarımı. diyorum ki hep beraber içsel bir yolculuğa çıkalım, benim içselliğime. merak etmiyor olmanız gayet doğal ama benim dün geceden çıkardığım bir ders var ki; sanırım deliriyorum. bundan %100 emin olmaya giden yolun biletleri elimde, ve let the journey begin!
belki de şuan ıslak saçlı olmam, midemin full olması, en sevdiğim kulak deliğimin iltihaplanması ya da uzun sıcak rahatlatıcı bir banyonun etkisindendir. belki de gerçekten kafamın içinde konuşan bir ses vardır. kendimi harry potter gibi hissediyorum, hayriye potter oluyorum ya da, abimin kulakları çınlasın. bugün pek çok çınlattım. bugün birkaç kişiden duyduğum üzere mutsuz görünüyorum. pekala, bu kadar sıkıcı bir hayatım varken benden nasıl mutlu olmamı bekleyebilirsiniz? ekşın 0. şimdi bu yüzeysel saçmalıkları bırakıp biraz daha derinleşelim bakalım. ben, eftal. 15 gün sonra 16. yaşının kavşağında kaybolacak olan kız. okul mu, platonik aşk mı, arkadaşlarım mı yoksa ailem mi bilemiyorum ama kendimi çok yıpranmış hissediyorum. en yakın arkadaşımdan ayrı düşmenin de çok büyük etkisi olsa gerek. bugün eski en yakın arkadaşımı gördüm, tek başına. sadece gülümseyip selam verdim. çünkü elimden yalnızca bu geldi. şimdi düşünüyorum da o kişi benim her anımda yanımda olan, her şeyimi paylaştığım, uğruna kavga ettiğim biriydi. şimdi ona karşı bu kadar duygusuz olmam normal mi? birini seviyorsam eğer gözümü bile kırpmadan kendimi ateşe atabilecek bir yapım var, başka bir deyişle sevdiğim biri için her şeyi yapmayı göze alabilirim. bu beni günümüz şartlarında büyük bir aptal yapar. inkar etmiyorum. bir de şu yalan söyleyememe konusu var. söylemeye çalıştığımda o kadar saçmalıyorum ki yalanı alıp bir kutuya koyup üzerine neonlarla "YALAN!!!!" yazmışım gibi oluyor. bir dediğim bir dediğimi tutmuyor, uzattıkça batıyorum. bu da beni salak yapan şey. gelelim patavatsızlığıma. arkadaşlarımın da açıkça belirttiği gibi bazen o kadar açık sözlü oluyorum ki, aklımdan o an ne geçerse onu söylüyorum. ciddi ciddi. ve sonra dönüp pişman oluyorum, insanları kırıyorum bu yüzden de hiç yapmadığım kadar salaklık yapıp gönüllerini almaya çalışıyorum. bu da beni bir şapşirik yapar. şımarıklık. yüzsüzlük. absürtlük. takıntılı olmak. inatçı olmak. pekala, benim hiç iyi bir özelliğim yok galiba. bir de iradesizim ben. yemeyeceğim dediğim bir şeyi yiyorum, yapmayacağım dediğim bir şeyi yapıyorum, gitmeyeceğim dediğim bir yere gidiyorum falan. ben hiçbir şeyi doğru yapamıyorum sanırım. bugün de belirttiğim gibi boşa yaşıyorum. ben gidince ardımda sadece saçma sapan bir çöp yığını bırakmak istemiyorum. insanların beni güzel hatırlamasını istiyorum.
başka bir başlık da delirmem. cidden, deliriyor olmaktan korkuyorum. bazı şeylerin gerçek olmasını o kadar istedim ki, e haliyle gerçekleşmedi, ben de onları gerçekmişçesine hayal ediyorum. yani kendimi bildim bile hayal kurarım, tam bir hayalperestim ama sanırım son zamanlarda biraz abarttım. hatta çizgiyi baya baya aştım. bazı şeyler sadece kafamın içinde kalmamaya başladı yani. kendi kendime konuşmam da bir yan etkisi. kendi hayal balonuma girdiğim anda her şey şekil değiştiriyor. örnek vermeden anlatmam çok zor ama örnek vermek istemiyorum, yeterince utanç verici. aslında ben utangaç biri bile değilimdir, garip.
hayal kırıklığına uğramadım diyemem. kendimi çok kere hayal kırıklığına uğrattım da. az darbe yemedim de diyemem. belki de bu yüzden insanlardan kaçmaya çalışıyorum. çevremdeki insan sayısını elimden geldiğince en aza indirdim, fiziksel teması da. sanki somut olduğumu hissetmek istemiyorum, zarar verilebilir bir şey olduğumu düşünmek istemiyorum. insanların bana daha fazla zarar vermesini istemiyorum. hayatım boyunca ne kadar uğraşsam da umursamaz biri olamadım, hatta alınganım bile. insanlar benim üzerimde nasıl etki bıraktıklarının farkında değiller, bu çok üzücü. söylenen en küçük bir söz, bir bakış, bir gülüş üzülmeme yetiyor. en ufak bir şeyde bütün savunmam düşüyor. kırılganım, ne kadar tam tersi olmaya çalışsam da. en aza indirmek için de dediğim gibi çevremdeki insanları azaltıyorum, azaltabildiğimce. en yakınıma alabildiğim çok az kişi var, her şeyimi paylaşabildiğim ise hiç kimse. aslında ben çok yalnızım ama bunu dert etmiyorum. alıştım ne de olsa. bencillik yapıyormuşum gibi görünebilir ama işin gerçeği hiç kimseyi tamamen sevmiyorum. herkese karşı biraz da olsa nefret var içimde.
hadi ama, hepimiz böyleyiz. kendimizden bile nefret ederken başka birini tamamiyle sevmemiz imkansız.
sabahattin ali'nin çok güzel bir sözü var; ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. her şey bu kadar aslında. benim yaptığım laf kalabalığı. kafamın içinde apayrı bir dünya var ve ben onu asla paylaşmayacağım. eh o kadar da şahsına münhasır bir yapımız olsun artık.
evde, odamda asosyal takılmak en iyisi. sosyal çağın asosyal insanları. okulda ise çok fazla mood değişimi var. en imrendiğim tak kulaklıklarını aç kitabını/defterini kafası. ama onu ben bile yapmaya çekiniyorum genelde. yalnız insanlar garip değildir arkadaşlar, lütfen onlara canavar gözüyle bakmayın. kendi kendine şarkı söylemek aslında çok eğlencelidir ve dans etmek sadece evde ayna karşısında yapılan bir eylem değildir. aslında herkes yalnızlığın eğlencesini keşfetse dışlanmış insanlar olmazdık. biliyorum, görüyorum, duyuyorum. bir çok insana göre fazla "ergen", fazla "çocuksu", fazla "salak", fazla "saçma"yım. umrumda değil demeyeceğim, umrumda çünkü. fazlasıyla umursuyorum, sinirleniyorum ve üzülüyorum. ve aslında sizler de bana garip geliyorsunuz..............
çok uzattım. bi işe de yaramadı. ama olsun. deliriyor olabilirim. ama olsun. değişecek miyim? hala daha az geri zekalı olmayı deniyorum. ama o kadar.
saçlarım kıvırcık olmasın, lütfen.
gün gelecek buraya içimden, aklımdan geçen her şeyi yazacağım. işte o zaman ertesi gün olmayacak.
belki de şuan ıslak saçlı olmam, midemin full olması, en sevdiğim kulak deliğimin iltihaplanması ya da uzun sıcak rahatlatıcı bir banyonun etkisindendir. belki de gerçekten kafamın içinde konuşan bir ses vardır. kendimi harry potter gibi hissediyorum, hayriye potter oluyorum ya da, abimin kulakları çınlasın. bugün pek çok çınlattım. bugün birkaç kişiden duyduğum üzere mutsuz görünüyorum. pekala, bu kadar sıkıcı bir hayatım varken benden nasıl mutlu olmamı bekleyebilirsiniz? ekşın 0. şimdi bu yüzeysel saçmalıkları bırakıp biraz daha derinleşelim bakalım. ben, eftal. 15 gün sonra 16. yaşının kavşağında kaybolacak olan kız. okul mu, platonik aşk mı, arkadaşlarım mı yoksa ailem mi bilemiyorum ama kendimi çok yıpranmış hissediyorum. en yakın arkadaşımdan ayrı düşmenin de çok büyük etkisi olsa gerek. bugün eski en yakın arkadaşımı gördüm, tek başına. sadece gülümseyip selam verdim. çünkü elimden yalnızca bu geldi. şimdi düşünüyorum da o kişi benim her anımda yanımda olan, her şeyimi paylaştığım, uğruna kavga ettiğim biriydi. şimdi ona karşı bu kadar duygusuz olmam normal mi? birini seviyorsam eğer gözümü bile kırpmadan kendimi ateşe atabilecek bir yapım var, başka bir deyişle sevdiğim biri için her şeyi yapmayı göze alabilirim. bu beni günümüz şartlarında büyük bir aptal yapar. inkar etmiyorum. bir de şu yalan söyleyememe konusu var. söylemeye çalıştığımda o kadar saçmalıyorum ki yalanı alıp bir kutuya koyup üzerine neonlarla "YALAN!!!!" yazmışım gibi oluyor. bir dediğim bir dediğimi tutmuyor, uzattıkça batıyorum. bu da beni salak yapan şey. gelelim patavatsızlığıma. arkadaşlarımın da açıkça belirttiği gibi bazen o kadar açık sözlü oluyorum ki, aklımdan o an ne geçerse onu söylüyorum. ciddi ciddi. ve sonra dönüp pişman oluyorum, insanları kırıyorum bu yüzden de hiç yapmadığım kadar salaklık yapıp gönüllerini almaya çalışıyorum. bu da beni bir şapşirik yapar. şımarıklık. yüzsüzlük. absürtlük. takıntılı olmak. inatçı olmak. pekala, benim hiç iyi bir özelliğim yok galiba. bir de iradesizim ben. yemeyeceğim dediğim bir şeyi yiyorum, yapmayacağım dediğim bir şeyi yapıyorum, gitmeyeceğim dediğim bir yere gidiyorum falan. ben hiçbir şeyi doğru yapamıyorum sanırım. bugün de belirttiğim gibi boşa yaşıyorum. ben gidince ardımda sadece saçma sapan bir çöp yığını bırakmak istemiyorum. insanların beni güzel hatırlamasını istiyorum.
başka bir başlık da delirmem. cidden, deliriyor olmaktan korkuyorum. bazı şeylerin gerçek olmasını o kadar istedim ki, e haliyle gerçekleşmedi, ben de onları gerçekmişçesine hayal ediyorum. yani kendimi bildim bile hayal kurarım, tam bir hayalperestim ama sanırım son zamanlarda biraz abarttım. hatta çizgiyi baya baya aştım. bazı şeyler sadece kafamın içinde kalmamaya başladı yani. kendi kendime konuşmam da bir yan etkisi. kendi hayal balonuma girdiğim anda her şey şekil değiştiriyor. örnek vermeden anlatmam çok zor ama örnek vermek istemiyorum, yeterince utanç verici. aslında ben utangaç biri bile değilimdir, garip.
hayal kırıklığına uğramadım diyemem. kendimi çok kere hayal kırıklığına uğrattım da. az darbe yemedim de diyemem. belki de bu yüzden insanlardan kaçmaya çalışıyorum. çevremdeki insan sayısını elimden geldiğince en aza indirdim, fiziksel teması da. sanki somut olduğumu hissetmek istemiyorum, zarar verilebilir bir şey olduğumu düşünmek istemiyorum. insanların bana daha fazla zarar vermesini istemiyorum. hayatım boyunca ne kadar uğraşsam da umursamaz biri olamadım, hatta alınganım bile. insanlar benim üzerimde nasıl etki bıraktıklarının farkında değiller, bu çok üzücü. söylenen en küçük bir söz, bir bakış, bir gülüş üzülmeme yetiyor. en ufak bir şeyde bütün savunmam düşüyor. kırılganım, ne kadar tam tersi olmaya çalışsam da. en aza indirmek için de dediğim gibi çevremdeki insanları azaltıyorum, azaltabildiğimce. en yakınıma alabildiğim çok az kişi var, her şeyimi paylaşabildiğim ise hiç kimse. aslında ben çok yalnızım ama bunu dert etmiyorum. alıştım ne de olsa. bencillik yapıyormuşum gibi görünebilir ama işin gerçeği hiç kimseyi tamamen sevmiyorum. herkese karşı biraz da olsa nefret var içimde.
hadi ama, hepimiz böyleyiz. kendimizden bile nefret ederken başka birini tamamiyle sevmemiz imkansız.
sabahattin ali'nin çok güzel bir sözü var; ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. her şey bu kadar aslında. benim yaptığım laf kalabalığı. kafamın içinde apayrı bir dünya var ve ben onu asla paylaşmayacağım. eh o kadar da şahsına münhasır bir yapımız olsun artık.
evde, odamda asosyal takılmak en iyisi. sosyal çağın asosyal insanları. okulda ise çok fazla mood değişimi var. en imrendiğim tak kulaklıklarını aç kitabını/defterini kafası. ama onu ben bile yapmaya çekiniyorum genelde. yalnız insanlar garip değildir arkadaşlar, lütfen onlara canavar gözüyle bakmayın. kendi kendine şarkı söylemek aslında çok eğlencelidir ve dans etmek sadece evde ayna karşısında yapılan bir eylem değildir. aslında herkes yalnızlığın eğlencesini keşfetse dışlanmış insanlar olmazdık. biliyorum, görüyorum, duyuyorum. bir çok insana göre fazla "ergen", fazla "çocuksu", fazla "salak", fazla "saçma"yım. umrumda değil demeyeceğim, umrumda çünkü. fazlasıyla umursuyorum, sinirleniyorum ve üzülüyorum. ve aslında sizler de bana garip geliyorsunuz..............
çok uzattım. bi işe de yaramadı. ama olsun. deliriyor olabilirim. ama olsun. değişecek miyim? hala daha az geri zekalı olmayı deniyorum. ama o kadar.
saçlarım kıvırcık olmasın, lütfen.
gün gelecek buraya içimden, aklımdan geçen her şeyi yazacağım. işte o zaman ertesi gün olmayacak.
26 Kasım 2013 Salı
çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi değilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye
veda edeceğim
göründüğüm gibi değilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye
veda edeceğim
25 Kasım 2013 Pazartesi
eskisi kadar özlemiyorum seni
ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda
adının geçtiği cümlelerde gözlerim dolmuyor
yokluğunun takvimini tutmuyorum artık
biraz yorgunum
biraz kırgın
biraz da kirletti sensizlik beni
nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
iyiyimler yamaladım dilime
tedirginim aslında seni unutuyor olmak
hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni
gel diye beklemiyorum artık
hatta istemiyorum gelmeni
nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde
ara sıra geliyorsun aklıma banane diyorum
benim derdim yeter bana banane
alıştım mı yokluğuna
vaz mı geçiyorum varlığından
tedirginim aslında
ya başkasını seversem
inan o zaman seni hayatım boyunca affetmem.
ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda
adının geçtiği cümlelerde gözlerim dolmuyor
yokluğunun takvimini tutmuyorum artık
biraz yorgunum
biraz kırgın
biraz da kirletti sensizlik beni
nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
iyiyimler yamaladım dilime
tedirginim aslında seni unutuyor olmak
hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni
gel diye beklemiyorum artık
hatta istemiyorum gelmeni
nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde
ara sıra geliyorsun aklıma banane diyorum
benim derdim yeter bana banane
alıştım mı yokluğuna
vaz mı geçiyorum varlığından
tedirginim aslında
ya başkasını seversem
inan o zaman seni hayatım boyunca affetmem.
24 Kasım 2013 Pazar
tumblrdaki my blog will make you sad, depressed bloglarına dönmüş la burası. töbe bismilla.
evet din sınavından 78 aldım evet süfer imanlıyım evet
ayy, hangi aklı başında insan bir güne 2 tane almanca sınavı koyar?
hangi çılgın olmayan benlik bu 2 sınavı art arda koyar?
dan da anlaşılacağı üzere çalışmadım.
önceki sınava da çalışmamıştım ama ehem işte ben 96 aldım falan xdxdxd
bi de ders dinlemeyerek aldım ki bu benim ne kadar zekili bi şey olduğumu gösterir.
yarın tüm gün içerde takılıp kitap okumayı planlıyorum
okul sıkıcı bi yer
pff.
ya hesabını tekrar korumaya alsana. heyecanı kalmıyo böyle.
evet din sınavından 78 aldım evet süfer imanlıyım evet
ayy, hangi aklı başında insan bir güne 2 tane almanca sınavı koyar?
hangi çılgın olmayan benlik bu 2 sınavı art arda koyar?
dan da anlaşılacağı üzere çalışmadım.
önceki sınava da çalışmamıştım ama ehem işte ben 96 aldım falan xdxdxd
bi de ders dinlemeyerek aldım ki bu benim ne kadar zekili bi şey olduğumu gösterir.
yarın tüm gün içerde takılıp kitap okumayı planlıyorum
okul sıkıcı bi yer
pff.
23 Kasım 2013 Cumartesi
14
biraz önce çok korkunç ve iyi ki rüyaymış dediğim bir rüyadan uyandım ve hazır aklımdayken sıcağı sıcağına yazmak istiyorum. şimdi.........
rüyamda ben, annem, babam ve tanıdığım sanırım birkaç kişi bizim evde salonda normal bir şekilde oturuyorduk. birden dışarıdan sesler gelmeye başladı. insan çığlıkları, motor sesleri, silah sesleri... biz ne yapacağımızı şaşırmış korkuyla birbirimize bakarken abim aradı ve saklanabileceğiniz en güvenli yere saklanın, evdeki tüm elektronik cihazları kapatın, ışıkları söndürün ve bekleyin, dedi. o kadar korkmuştum ki nedense hemen masanın altına saklandım. abimin dediklerini bir telaş yaptıktan sonra havada asılı olan o korku nefes almamızı engelliyordu. salondan bile çıkamamıştık ki, güvenli bir yer bulalım. herkes masanın altında oturuyordu. dışarıda kıyamet devam ediyordu ve evimizin duvarlarından tozlar dökülüyordu. her çığlıkta daha bir ürperiyor her silah sesinde yerimizden zıplıyorduk. ve sonra en beklemediğimiz anda içeriye 7-8 kişilik bir asker grubu girdi. ellerine geçen herkesi öldürmeye başladılar. rüya da olsa anne ve babamın ölümüne şahit oldum....... hele öyle bir tanesi vardı ki askerlerden cephanesi bitmiş olacak eline geçeni kafasını dağıtarak öldürüyordu. ben de içlerinden biriydim. herkesin ölümünü kendi gözlerimle izlemişken kendi ölümümde üçüncü bir kişi oluverdim. beni saçlarımdan tutarak kaldırdı, hayatımda gördüğün en nefret dolu yüzdü. önce silahıyla vurmaya çalıştı, yapamadı. birkaç hafif darbenin öyle çok da zarar vermediğini görünce daha da sinirlendi ve kafamı duvara vurmaya başladı ve tabii silah darbeleri de extra. üçüncü bi kişi olmuştum, ellerinden kayıp gidişimi gördüm. ölmüştüm. beni odanın bi köşesine attı, odayı kontrol ettiler ve salondan çıktılar. bir süre sonra mutfaktan seslerini duydum, ölmemiştim. ki bu da beni daha büyük bir korkuya sürüklemişti. bağıra bağıra ağlamak istiyordum ama hareket bile edemiyordum. beni fark etmelerinden korkuyordum. ölü taklidi yapmaya çalışıyordum ama hışırtılı nefesimi ve korkunun da etkisiyle hızla inip kalkan göğsümü nasıl saklayacağımdan bihaberdim. derken salona 2 asker girdi. cesetleri incelemeye başladılar. beni tutup kaldırdıklarında aklıma ölüm yadigarları part 2'deki harry'nin ölü taklidi yapışı geldi. elimden geldiğince kendimi bıraktım. bu o kadar da kolay bir şey değildi, nefesimi tuttum ve gözlerimi açık bıraktım. ve beni kaldıran asker tarafından tekrar sümüklü bi mendil gibi fırlatıldım. evden çıktılar. kurtuldum sanmıştım. bir anlığına gerçekten kurtuldum sanmıştım ve eğer ben başardıysam başka başaranlar da olmalıydı, onları bulmalıydım. ama bulamadım. çünkü bir anda çevremi saran alevleri aşıp kapıya ulaşmanın bir yolu yoktu. evi yakmışlardı. çığlık çığlığa uyandım. şuan böyle bir şey olmuyor belki burada ama yakın gelecekte olacağı aşikar. hala korkuyorum, hala titriyorum. rüyası bile bu kadar korkutucuyken gerçeğini yaşamak..... kaçınılmaz sona doğru adım adım ilerliyoruz. lanet olası bi adam yüzünden bu kadar vahşet... akıl alır gibi değil.
rüyamda ben, annem, babam ve tanıdığım sanırım birkaç kişi bizim evde salonda normal bir şekilde oturuyorduk. birden dışarıdan sesler gelmeye başladı. insan çığlıkları, motor sesleri, silah sesleri... biz ne yapacağımızı şaşırmış korkuyla birbirimize bakarken abim aradı ve saklanabileceğiniz en güvenli yere saklanın, evdeki tüm elektronik cihazları kapatın, ışıkları söndürün ve bekleyin, dedi. o kadar korkmuştum ki nedense hemen masanın altına saklandım. abimin dediklerini bir telaş yaptıktan sonra havada asılı olan o korku nefes almamızı engelliyordu. salondan bile çıkamamıştık ki, güvenli bir yer bulalım. herkes masanın altında oturuyordu. dışarıda kıyamet devam ediyordu ve evimizin duvarlarından tozlar dökülüyordu. her çığlıkta daha bir ürperiyor her silah sesinde yerimizden zıplıyorduk. ve sonra en beklemediğimiz anda içeriye 7-8 kişilik bir asker grubu girdi. ellerine geçen herkesi öldürmeye başladılar. rüya da olsa anne ve babamın ölümüne şahit oldum....... hele öyle bir tanesi vardı ki askerlerden cephanesi bitmiş olacak eline geçeni kafasını dağıtarak öldürüyordu. ben de içlerinden biriydim. herkesin ölümünü kendi gözlerimle izlemişken kendi ölümümde üçüncü bir kişi oluverdim. beni saçlarımdan tutarak kaldırdı, hayatımda gördüğün en nefret dolu yüzdü. önce silahıyla vurmaya çalıştı, yapamadı. birkaç hafif darbenin öyle çok da zarar vermediğini görünce daha da sinirlendi ve kafamı duvara vurmaya başladı ve tabii silah darbeleri de extra. üçüncü bi kişi olmuştum, ellerinden kayıp gidişimi gördüm. ölmüştüm. beni odanın bi köşesine attı, odayı kontrol ettiler ve salondan çıktılar. bir süre sonra mutfaktan seslerini duydum, ölmemiştim. ki bu da beni daha büyük bir korkuya sürüklemişti. bağıra bağıra ağlamak istiyordum ama hareket bile edemiyordum. beni fark etmelerinden korkuyordum. ölü taklidi yapmaya çalışıyordum ama hışırtılı nefesimi ve korkunun da etkisiyle hızla inip kalkan göğsümü nasıl saklayacağımdan bihaberdim. derken salona 2 asker girdi. cesetleri incelemeye başladılar. beni tutup kaldırdıklarında aklıma ölüm yadigarları part 2'deki harry'nin ölü taklidi yapışı geldi. elimden geldiğince kendimi bıraktım. bu o kadar da kolay bir şey değildi, nefesimi tuttum ve gözlerimi açık bıraktım. ve beni kaldıran asker tarafından tekrar sümüklü bi mendil gibi fırlatıldım. evden çıktılar. kurtuldum sanmıştım. bir anlığına gerçekten kurtuldum sanmıştım ve eğer ben başardıysam başka başaranlar da olmalıydı, onları bulmalıydım. ama bulamadım. çünkü bir anda çevremi saran alevleri aşıp kapıya ulaşmanın bir yolu yoktu. evi yakmışlardı. çığlık çığlığa uyandım. şuan böyle bir şey olmuyor belki burada ama yakın gelecekte olacağı aşikar. hala korkuyorum, hala titriyorum. rüyası bile bu kadar korkutucuyken gerçeğini yaşamak..... kaçınılmaz sona doğru adım adım ilerliyoruz. lanet olası bi adam yüzünden bu kadar vahşet... akıl alır gibi değil.
22 Kasım 2013 Cuma
söylemek istediklerim söylenmişlerden.
sana olmayan özlem bir şeye benzemiyor
ah be turgut uyar, yaptın yine yapacağını.
durduğum yer benim değil iken, gidebilecek bir yerimin olmaması ne acı; gidebilecek bir yerim yok iken hala ve inatla durmayışım ne gaflet; nihayetinde ölmüyorken yaşıyor olan insanın, yaşıyorken öldüğünü bilmemesi bu, bu ne tuhaf bir hayret.
kent sabahıdır, bilmemek olmaz, çıkardı
kendisiyle bir uğultuyu çıkarırdı sokaklara
yıkanmış o ağız kokularından, çoğalmalardan
sen bir susun, bağırmak benim işim
ağırım, isyanlara doğruyum, yataklardanım
üstüme sinmişliğin var
işe yaramaz şeylerin güzelleştirdiği dünyada
sen bakma ey, mutlaka seslenmeliyim
aşka hiç benzemeyen o yalnızlıktan
üstüme sinmişliğin var
bir eve girmek, orada yatmak, büyütmek bir bakışmayı
dağınık dağınık dağınık ev içlerinde
toplandıkça dağılan ev içlerinde
ben bir içkiydim herkesi geçerdim
toplandıkça dağılan ev içlerinde
direne direne gelen en diri orta çağdan
üstüme sinmişliğin var
her sabah bir intihardır çıkışlarım, dünyada
üstüme sinmişliğin var
sürekli denizler, sürekli olmalar, sanki öyle bir şey
en güzel kalan yastıkta bozulmuş saçlardan
bir şeyi bırakmak, bir şeyi almaya gelmek sonra
sonra yasak balkonları göz ucuyla ölçmek
çini kaseler akşamı ve bardaklar akşamı
dünya kapıyor gözlerini bir gece çağır, ben buradayım
ben buradayım
gece gece gece gece gece gece gece en sonsuz gece
ben buradayım
üstüme sinmişliğin var
ben uzun zamanlardayım aslında
vazolar, ufak masalar, taşlar zamanında
bir nehir çoğalır giderdi sıkıntımızdan
bir kent bu yüzden büyürdü, dünyada
bir ihtilal ölüverirdi birden bizde
o sokaklardan
üstüme sinmişliğin var
sanki bin yıllık sinmişliğin var
sonuna vardıkça artan o konuşmalardan
güncelerin kestiği, ekmeklerin aşındırdığı
dünyada
sen bir şeydin, bakılır sevilirdin
tozların alınırdı, ürpertilirdin
konuşmak bizi çıkılmaz bir sokağa götürürdü
bir yalnızlığa böyle
kim varsa bir yalnızlığa giderdi, dünyada
bütün çiçekler, bütün kelimeler bir isyandı
ey bakın, ey bakın bakın
dünyada
ne zaman
ben seni uyuttum, seni karıştırdım, seni şaşırdım
bir şeyler akıp akıp giderdi dünyada
başvurduğum bir şeydin, yalnızlığım gibi
yanında sonsuz durduğum
ağlamaktı en uzun neşesi kızların bir zaman
olsun olsun, güneş olsun güneş olsun, olsun
büyüsün o şeyler, büyüsün bu sarılan şey
birisinin bir şeylerin olduğunu bilmek var dünyada
sakın kapanma, dur, ey şuramdaki beni boşaltan delik
ey büyüyen bir şey sakın durma, dünyada
üstüme sinmişliğin var.
bozuk bir saattir yüreğim hep sende durur.
şimdi bir senin yanında iyi oluyorum
başka hiçbir yerde değil.
bu korkutuyor beni,
hem mutlu ediyor.
gel dur önüme, sen benim sahiliğimsin.
durduğum yer benim değil iken, gidebilecek bir yerimin olmaması ne acı; gidebilecek bir yerim yok iken hala ve inatla durmayışım ne gaflet; nihayetinde ölmüyorken yaşıyor olan insanın, yaşıyorken öldüğünü bilmemesi bu, bu ne tuhaf bir hayret.
kent sabahıdır, bilmemek olmaz, çıkardı
kendisiyle bir uğultuyu çıkarırdı sokaklara
yıkanmış o ağız kokularından, çoğalmalardan
sen bir susun, bağırmak benim işim
ağırım, isyanlara doğruyum, yataklardanım
üstüme sinmişliğin var
işe yaramaz şeylerin güzelleştirdiği dünyada
sen bakma ey, mutlaka seslenmeliyim
aşka hiç benzemeyen o yalnızlıktan
üstüme sinmişliğin var
bir eve girmek, orada yatmak, büyütmek bir bakışmayı
dağınık dağınık dağınık ev içlerinde
toplandıkça dağılan ev içlerinde
ben bir içkiydim herkesi geçerdim
toplandıkça dağılan ev içlerinde
direne direne gelen en diri orta çağdan
üstüme sinmişliğin var
her sabah bir intihardır çıkışlarım, dünyada
üstüme sinmişliğin var
sürekli denizler, sürekli olmalar, sanki öyle bir şey
en güzel kalan yastıkta bozulmuş saçlardan
bir şeyi bırakmak, bir şeyi almaya gelmek sonra
sonra yasak balkonları göz ucuyla ölçmek
çini kaseler akşamı ve bardaklar akşamı
dünya kapıyor gözlerini bir gece çağır, ben buradayım
ben buradayım
gece gece gece gece gece gece gece en sonsuz gece
ben buradayım
üstüme sinmişliğin var
ben uzun zamanlardayım aslında
vazolar, ufak masalar, taşlar zamanında
bir nehir çoğalır giderdi sıkıntımızdan
bir kent bu yüzden büyürdü, dünyada
bir ihtilal ölüverirdi birden bizde
o sokaklardan
üstüme sinmişliğin var
sanki bin yıllık sinmişliğin var
sonuna vardıkça artan o konuşmalardan
güncelerin kestiği, ekmeklerin aşındırdığı
dünyada
sen bir şeydin, bakılır sevilirdin
tozların alınırdı, ürpertilirdin
konuşmak bizi çıkılmaz bir sokağa götürürdü
bir yalnızlığa böyle
kim varsa bir yalnızlığa giderdi, dünyada
bütün çiçekler, bütün kelimeler bir isyandı
ey bakın, ey bakın bakın
dünyada
ne zaman
ben seni uyuttum, seni karıştırdım, seni şaşırdım
bir şeyler akıp akıp giderdi dünyada
başvurduğum bir şeydin, yalnızlığım gibi
yanında sonsuz durduğum
ağlamaktı en uzun neşesi kızların bir zaman
olsun olsun, güneş olsun güneş olsun, olsun
büyüsün o şeyler, büyüsün bu sarılan şey
birisinin bir şeylerin olduğunu bilmek var dünyada
sakın kapanma, dur, ey şuramdaki beni boşaltan delik
ey büyüyen bir şey sakın durma, dünyada
üstüme sinmişliğin var.
bozuk bir saattir yüreğim hep sende durur.
şimdi bir senin yanında iyi oluyorum
başka hiçbir yerde değil.
bu korkutuyor beni,
hem mutlu ediyor.
gel dur önüme, sen benim sahiliğimsin.
21 Kasım 2013 Perşembe
13
onu gördüğünde dünyanın merkezinin değişmesi diye bir olay var, anlayamazsınız. ah be çocuk, ben seni çok sevdim. belki de ilk kez aramızda sorunlu olanın ben olmadığımı düşünüyorum, belki de ilk kez o ayrık otu ben değilim. ilk kez sana karşı olan hislerimden utanmıyorum. ilk kez kendimi küçük düşürmediğimi düşünüyorum belki de. ben sadece sevdim ve bunu söylemekten de çekinmedim. her fırsatta duygularımı dile getirdim, vazgeçmedim, savaştım bile ve en sonunda kabullendim. hani bi şeyin olmayacağını bilirsin de inanmak istemezsin ya, zorlarsın kendini ama bir türlü inanamazsın. istemiyorsun çünkü. istemiyorum. ben bu tek taraflı aşkın acısını da hüznünü de umudunu da küçük mutluluklarını da çok seviyorum. seni sevdiğim kadar belki de seni sevmeyi seviyorum. kim olduğun, kiminle olduğun ya da nasıl biri olduğun o kadar da önemli değil. ben gözlerimiz birbirine değdiğinde gelen o kalp çarpıntılarını seviyorum, sesini duyduğumda yaşadığım o heyecanı, gülüşünü gördüğümde içime dolan o mutluluğu, yanımda olduğunda hissettiğim o elektriklenmeyi seviyorum. seni sevdiğim kadar belki de seni sevmeyi seviyorum. sen beni asla anlamadın, anlayamayacaksın da. uğruna bunca fedakarlık yaptığın biri oldu mu senin bilmiyorum, ya da bir hiç uğruna bu kadar çabaladın mı, kendini herkesten uzaklaştırdın mı, sabaha kadar hıçkırıklarla sarsılarak ağladıktan sonra insanlara iyiyim, yok bir şeyim, sadece uykusuzum dedin mi? o çok karanlık gecelerde kendinden bile kaçmaya çalıştın mı? daha da kötüsü kendine zarar vermeyi hiç denedin mi? şimdi bunları okuyorsan eğer nefesini tut, tutabildiğince tut. dayanamayacağın kadar tut. işte ben senin söylediğin o sert cümlelerden sonra hep böyle hissediyorum. fiziksel acımın kaynağısın ve ben seni hala seviyorum. dış görünüşün, kişiliğin ya da herhangi bir özelliğin umrumda bile değil. ben sendeki bir şeye öylesine aşık oldum ki. vazgeçemiyorum, denemiyorum bile. ağlamaya bile alıştım artık. dizlerimin titreyişine sende şahit oldum, aslında ne kadar kıskanç olduğumu sende fark ettim ve bir şey daha, gözyaşlarının yağmura karışmasının nasıl bir his olduğunu biliyorum artık.
çok bi şey istemedim aslında, kendini benden çekme yeterdi.
20 Kasım 2013 Çarşamba
mucizelere inanmayacak kadar büyüdüm belki ama insan yine de en umutsuz anında bir mucize beklemiyor değil. ama kim bilir, belki de şuan bir mucize yaşanıyordur.
19 Kasım 2013 Salı
12
benim yüzümden hesabını kilitlemene gerek yoktu xd
stalking kariyerim de aldı başını gidiyordu ne güzel
alın abi, hayatımdan tüm ekşını tüm eğlenceyi alın
sonra da bırakın arka koltukta unutulup öleyim
pıf.
sanki ben canavarım.
sanki bilmediğin bi şey yapıyorum amk
yüzüne bile bakamıyorum zaten utancımdan
devam edin aynen böyle beni yerin dibine sokana kadar devam edin
asosyal olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyorum zaten
sen böyle yaptıkça daha bi obsesif oluyorum fark edemiyosun
kendime yaptıklarımı geçtim zaten ben, kendimi geçeli uzun zaman oldu
ama yine de delirmek çok güzel bi fikir değil
ya da sevilmeyen birine dönüşmek
midem bulanıyor, al işte
midemi bulandırıyorsun.
ama hala seviyorum.
çünkü ben bir manyağım, bu kadar net ve kısa.
keşke kendime iyi bir siktir çekebilsem
merak etme seninle iletişim kurmaya falan çalışmıyorum ya da çalışmayacağım da dünyalı.
sanırım bendeki garip "aşk" bu yarışta son virajını alıyor.
bitiş çizgisi henüz gözükmüyor ama yakında olduğunu hissedebiliyorum.
seni güzel hatırlayacağımdan eminim, ama beni güzel hatırlama.
hatırlamayacaksın da.
senden bunu beklemek antalya'da kar yağması gibi bi şey olurdu.
önce içimdeki kelebekler öldü sonra umutlarım ve hayallerim birer birer.
dikkat et, çünkü geriye yalnızca bomboş bi beden ve soluk ruhum kaldı.
iplerimi sakın bırakma gepetto.
daha fazla düşmek istemiyorum.
stalking kariyerim de aldı başını gidiyordu ne güzel
alın abi, hayatımdan tüm ekşını tüm eğlenceyi alın
sonra da bırakın arka koltukta unutulup öleyim
pıf.
sanki ben canavarım.
sanki bilmediğin bi şey yapıyorum amk
yüzüne bile bakamıyorum zaten utancımdan
devam edin aynen böyle beni yerin dibine sokana kadar devam edin
asosyal olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyorum zaten
sen böyle yaptıkça daha bi obsesif oluyorum fark edemiyosun
kendime yaptıklarımı geçtim zaten ben, kendimi geçeli uzun zaman oldu
ama yine de delirmek çok güzel bi fikir değil
ya da sevilmeyen birine dönüşmek
midem bulanıyor, al işte
midemi bulandırıyorsun.
ama hala seviyorum.
çünkü ben bir manyağım, bu kadar net ve kısa.
keşke kendime iyi bir siktir çekebilsem
merak etme seninle iletişim kurmaya falan çalışmıyorum ya da çalışmayacağım da dünyalı.
sanırım bendeki garip "aşk" bu yarışta son virajını alıyor.
bitiş çizgisi henüz gözükmüyor ama yakında olduğunu hissedebiliyorum.
seni güzel hatırlayacağımdan eminim, ama beni güzel hatırlama.
hatırlamayacaksın da.
senden bunu beklemek antalya'da kar yağması gibi bi şey olurdu.
önce içimdeki kelebekler öldü sonra umutlarım ve hayallerim birer birer.
dikkat et, çünkü geriye yalnızca bomboş bi beden ve soluk ruhum kaldı.
iplerimi sakın bırakma gepetto.
daha fazla düşmek istemiyorum.
18 Kasım 2013 Pazartesi
11
saf mıyım, salak mıyım yoksa everything but little little mı ben bile bilmiyorum. yok ben safsalak ötesi bi şeyim ya. kendimi rezil duruma düşürmediğim gün yok denecek kadar az belki de hiç yok. nasıl bu kadar gerizekalı olabiliyorum, anlamıyorum. insan dnasında böyle bir şey mümkün mü? ya da benim insan altı bi şey olma ihtimalim daha yüksek. sırf şu gerizekalılığım yüzünden kendimi yüzsüz durumuna düşürdüm, yine. yüzsüzlükten kırılıyorum. o kadar pişmanım ki. aslında en başta yapmamalıydım bunu, her şeyin en başında. her şeyin. yani doğmamalıydım falan. annemlerin sarhoşluğuna gelmişim madem, annem ve babam hiç sarhoş olmamalıydı o gece. mutlu mesut oğullarını büyütmeliydiler. ortalama üstü bir hayatım varken kıymetini bilmeyip nasıl boktanlaştırabilirim diye çırpınıyorum resmen. aslında sadece sıkılmıştım, sadece. and this is how it starts. o kadar utandım, o kadar utanıyorum ki. şu an ciddi anlamda azalarak bitmek istiyorum, yok olmak, saksıya dönüşmek hatta kıyafet dolabıma saklanıp ters takla atarak narnia'ya geçmek. özür dilerim. inanmadığım tanrıdan, annemden, babamdan, arkadaşlarımdan ve en çok da bu kadar takıntılı olmam yüzünden rahatsız ettiğim herkesten. üzdüğüm herkesten. bana acımanızı istemiyorum, ne kadar acınası bir durumda olduğumun farkındayım ama bana acımayın, şımarabilirim. ben iyi biri değilim sanırım. ama çok saf olduğum kesin.
lise bitsin, lütfen bitsin. bi yerde olsun doğru düzgün bir imaj bırakamayacak mıyım? insanlık ayıbıyım resmen, yok dahası.
daha önce, ilk değişim denemem başkası içindi, şimdi ise kendim için yapıyorum. bir değişiklik yapıp bu kadar gerizekalı olmamayı deneyeceğim. benim için çok zor olacağı kesin. tanrım, aklıma geldikçe kendimi boğmak istiyorum. depresyonun insanı sürükleyebileceği en derin çukur benim yuvam olmuş. sanırım bu defa terk etmeme izin vermeyecek. önemli rica; beni rahat bırakın ki kendimi içimde binlerce defa daha öldürebileyim.
lise bitsin, lütfen bitsin. bi yerde olsun doğru düzgün bir imaj bırakamayacak mıyım? insanlık ayıbıyım resmen, yok dahası.
17 Kasım 2013 Pazar
i love you just a little too much
SWEET SERIAL KILLER
şarkı çokoş yea. aynı ben kfgsfjkgfg ama hala lana'nın sesinin diğer şarkılarda duyulduğundan daha farklı duyulduğunu savunuyorum. bi de ben baya baya sevmezdim lana del rey noldu bana :(( ecem :((( tumblr :((( yarın is madafakin pazartesi. adam gibi gidicem okula ilk kez. çok heyecanlıyım sdhjfgsdjhgfsdg bi de bugün babamın telefonuna gelen devamsızlık mesajlarını sildim çaktırmadan xdxdxdxd nasıl çakalım xdxdxdxd
banane abi onlar da koymasaymış güzelim cumartesiye ders alla alla (umarım abim ve eşi bu satırları okumuyordur amin) üşüyom yea. üff yine aklıma dün bankta yanımda oturan sonra da osuran amca geldi.................. ama ya :((((((((((((((( 3f günlerine başlıyorum ama kokolu süt ff sayılmaz bnne bnne.
sıkıldım gidiyom bb.
15 Kasım 2013 Cuma
over my dead body
ne zaman durum katlanılamaz bi raddeye gelse kendimi burada buluyorum. sığınağım. kafam çok karışık. nasıl anlatsam........ bundan yaklaşık 2 film önce yarın ne giysem heyecanı sarmıştı. her zamanki gibi kıyafetimi önceden planlamaya çalışıyordum, yaptım da. ama şimdi düşününce o an planladığım şey ne bileyim ya, çok olgun geliyor şuan. ve ben büyümek istediğimden emin değilim. bazen bu çocuksu yanımı bırakıp daha olgun olmak, görünmek, davranmak istiyorum bazense bu durum o kadar saçma ve o kadar benim dışımda geliyor ki. hem istiyorum hem istemiyorum. çok değişken bi ruh halim var. dedim ya kafam çok karışık. gerçekten ara sıra artık bu çocuksu, saçma sapan halleri bırakıp nihayet bi genç kız olayım diyorum. sonra düşünüyorum ve hayatımın geri kalan büyük bir kısmını bu şekilde geçireceğim zaten, yani bi olgun olarak. neden gençliğimi sonuna kadar yaşamayayım ki? sonra tekrar çocuk olmak istiyorum işte. belki de bu yüzden bana şımarık diyorlar. bir anım bir anımı o kadar tutmuyor ki. işte buna da ergenlik deniyor galiba. iki kalıp arasında sıkıştım ve nereye yöneleceğimi şaşırmış durumdayım. karar vermek o kadar güç ki. bazen kendimi anın heyecanına kaptırıyorum ve aslında benden çok da beklenmeyecek şeyler yapıyorum, sonra da pişman olup kendimden iğreniyorum. pişman olup keşke yapmasaydım dediğim çok şey var ama bir yandan da içimde kalsaydı daha mı iyi olurdu sanki diyorum. uf, bilemiyorum işte. önceden benim belli bi eftal imajım vardı artık onu bile çizemiyorum. hem değişmek istiyorum hem de değişimden korkuyorum. ya kötü etkilerse? ya ben artık ben gibi hissetmezsem? ya çevremdekiler artık ben gibi hissetmezse? ne bileyim, saçını silah zoruyla bile açık bırakmayan nil şu aralar totally lolita kıvamında geziyor mesela. ve gerçekten de çok yakıştığını söylemeliyim, yani gözüm nihayet alıştı, ilk andaki şokumu tahmin bile edemezsiniz...... neyse, insanlar değişiyor ve 16 yaşımdayım, değişim için çok da küçük bi yaş denilemez. birçok yaşıtım gerek davranışlarıyla gerekse görünüşleriyle benden çok daha olgun ama ne bileyim ben onlar gibi hissedemiyorum işte. sorunun bende olduğundan %1000 eminim. bi an geliyor ve diyorum ki artık değişimi başlatmanın, büyümenin zamanı geldi. kaşlarımı da böyle bir anda aldırdım zaten. ki bu benim için büyük bir olay, lütfen. eskisi gibi de değilim mesela erkek tişörtlerimin çoğunu artık giymiyorum, rahatsız oluyorum. ufak ufak beğenilme kaygısı da oluyor. ama acaba çok mu hızlı gidiyorum dediğim anlar da oluyor.... kafam o kadar karışık ki. küçücük bir şey bile aslında benim için büyük bir değişimi simgeliyor ve ben bunun olmasını istiyor muyum istemiyor muyum bilmiyorum. bazen eski eftal'i istiyorum, özlüyorum, öyle olmak istiyorum ama sonra (şuan olduğu gibi) bir şeylerin gerçekten değiştiğini fark ediyorum. o eski eftal kalıbı artık üzerime oturmuyor. dönüp dolaşıp aynı şeyleri tekrar ettiğimin farkındayım. kafamın içi tam bir at çöplüğü. benimle ilgili her şey zor olmak zorunda mı? bu yeni duygu ve düşüncelere alışık değilim ve bazı şeyler bana 2 beden büyükmüşçesine üzerimden dökülüyor ve burada tişörtlerimden bahsetmiyorum. nasıl olmak istediğimi bilmediğim için nasıl olduğumun da farkında değilim. çözemedim ya ben bu işi. zormuş.
14 Kasım 2013 Perşembe
ben10
bi gün açık sözlülüğüm hatta baya baya patavatsızlığım yüzünden feci dayak yiycem ama hayırlısı. hiç de pişman değilim abi söylediklerimden. nefret ediyosam bil yaniiiii......
yinee beniii buuulduuu zaaateen heep benii buluuur
kara'yı dinleyerek eğleniyorum da biraz. yine astım dershaneyi, üff nasıl salağım...... dershane saatine kadar kerişgenlerle takıldık. karaalioğlu parkına gittik :SFG:FZS:GSF: karaoğlan hatta karoğlan lan orası bananee. eğlendik falan işte. güzeldi yani. ben yine napıp edip konuyu yarime getirdim, mükemmel çocuğumuzu anlattım böyle. çocuklardan nefret ediyorum da ben biraz, hatta baya. ama böyle yarimle benim kombinimden ne çıkar diye düşündük, matchledik falan. uzun tartışmalar sonucu şöyle bir profil çıktı (erkek bu arada)
kahverengi gözlü
büyükçe ama düzgün burunlu (pls anasına benzesin)
hafif uzun ama tombik yüzlü
kepçe olmayan kulaklı
saçları koyu kahverengi siyaha yakın (yukarı doğru uzayan) dalgalımsı
alt dudağın dolgun olacağı kuşkusuz ama üstten pek emin değilim (pls babasına benzesin)
boyunun uzun olamayacağı da su götürmez bi gerçek...........
geniş omuzlu!!!!!
ayakları da orta büyüklükte olur bence ya, ne yariminkiler kadar büyük ne benimkiler kadar küçük
baya baya yanağında bir beni mutlaka olsun jsdfhsdjkbgjksdbgjksfg
gözleri hafif büyük hafif pörtlek olacak galiba bu çocuğun hayri .s.s.s.s.s.s.s.s.s
aşağı yukarı böyle bi şey işte ya, ama asıl olay fizik dışı şeylerde.
bi kere anası gibi çok zeki, çok tatlış bi şey olacak.
eh ikimiz de komikli, espritüel kişileriz........
müzik zevki dehşet iyi olur, olmasa da yaparız!!!!
bassçı bile olabilir ama bende müzik yeteneği 0 (pls babasına benzesin)
dile karşı bi yeteneği olacağı kesin......................
kitap okumayı, şiiri, her şekil edebiyatı sevecek.
böyle de cool böyle de havalı böyle de şekilli şukullu zeki bişi olacak işte teyzesi.
ya işin esprisi tabii bu, ama ciddi ciddi tuttum düşündüm acaba nasıl olurdu diye yalan yok şimdi.......
asıl garip olan dün en yakın arkadaşlarıyla bugünse eski sevgilisiyle garip bi iletişim içinde olmam......
şaşırmadım mı? şaşırdım. neye mi? tabii ki, arkadaşlarının adımı sanımı vs bilmesine.................
eski sevgilisini zaten tanıyordum hatta kendisi ondan hoşlandığımı söylediğim ilk insandır. bir de bana saçmalama kızım hoşlancak başka birini bulamadın mı, bıraak yeaa şeklinde bi konuşma da yapmışlığı vardır...........
komik SDG:FSD:GSF:GSF: tabii böyle söylemedi ama özü bu yani.
yine garip insanlar garip anlar.
acııyıı çekeen anlaaar hesaaabııınııı ödeetiiiir ödeeediiim çoook ööön sonuna kadaaar aaaşkıı yaşaar buu gönüüül yaşaaarııım biiiir ömüüüüüür aaaaa aaaaa hsfıbgsfhjgbfhjsghbfhjg
ingilizce sınavı biter bitmez sınav modundan çıkıyorum abi, ondandır böyle mal mal yazışım...
nil qnqmı bugün baya sinirlendirdim ve sırf o yaz dedi diye yazıyom. yoooooğsam bu kafada yazdığım yazılar pek ayırlı deyıl
pınar bağa didi ki; nasıl olsa bu yıl gidecek, ben senin yerinde olsaydım dik dik bakardım, içimde kalan her şeyi söylerdim vs vs. haklı da aslında ama mantıklı düşünürsek daha ne kadar be eftal daha ne kadar?
çoğunlukla içimden gelen her şeyi söyledim zaten. bal gibi de biliyo her şeyi. bakma olayına gelirsek; götünü kesmekten ciğerim soldu........................ ama bakamıyom önden SD:FGD:HDF:H böyle yazınca da SD:FG:SG:SF:GH sapık gibi oldu SD:FSD:GA:SF:G utanıyom DAF:SD:GSF:G demek istemiştim SDF:GSD:GSF:GSF:
ya aslında özünde bilemem de çok tatlı yeaaaaaaaaaaa
yirim.
stalkerın allahıyım tabii ben. her gün her gün yine yeni yeniden hatmediyorum profilini............ confession.
facebookta takılsam daha kötü şeyler yapabilirdim tanrıya thanks ki tumblr girlüm jshdvfsdhvgsfhjg
yapmadığım işsizlik, yapmadığım saçmalık kalmadı diyebiliriz. arada sırada, hatta most nights hüzünlenmiyor muyum? deli hüzünleniyorum, ağlıyorum falan. rüyamda görüyorum. hala sabah uyanır uyanmaz aklıma ilk gelen şey. aaaaama, bununla yaşamayı öğrendim. acemi aşık falan değilim yani artık baya pro oldum.
gönlünde bana yer yoksa güzelim fark etmez ben ayakta da giderim ;)))))))))))))
ama nasıl kıskancım var ya. üff deli kıskancım ben ya. bu kadar kıskanç olabileceğimi bile bilmiyodum baya baya şirret kıskancım ben. hele biri var ki vurcan kırbacı vurcan kırbacı. yalancı slut. sinir oluyom hatta baya baya nefret ediyom like i said it to her face ;))))))))) nasıl wrong nasıl wrong DSDF:SD:GSF:G:S amaaaaaaaan sınav geçti bi ay raaadım. hüloooooooooğ.
ay çk ttlsn, bi çy içblr myz? :))))))))))9
lan esra del rey'e çıkıp derdimi açsam esra apla bizi ever desem olur mu ki?
hem lisede evlilik serbestlendi. ay öyle bi şey olabilir mi, lütfen olsun çünkü :))))))))))))))))))))))))))
yinee beniii buuulduuu zaaateen heep benii buluuur
kara'yı dinleyerek eğleniyorum da biraz. yine astım dershaneyi, üff nasıl salağım...... dershane saatine kadar kerişgenlerle takıldık. karaalioğlu parkına gittik :SFG:FZS:GSF: karaoğlan hatta karoğlan lan orası bananee. eğlendik falan işte. güzeldi yani. ben yine napıp edip konuyu yarime getirdim, mükemmel çocuğumuzu anlattım böyle. çocuklardan nefret ediyorum da ben biraz, hatta baya. ama böyle yarimle benim kombinimden ne çıkar diye düşündük, matchledik falan. uzun tartışmalar sonucu şöyle bir profil çıktı (erkek bu arada)
kahverengi gözlü
büyükçe ama düzgün burunlu (pls anasına benzesin)
hafif uzun ama tombik yüzlü
kepçe olmayan kulaklı
saçları koyu kahverengi siyaha yakın (yukarı doğru uzayan) dalgalımsı
alt dudağın dolgun olacağı kuşkusuz ama üstten pek emin değilim (pls babasına benzesin)
boyunun uzun olamayacağı da su götürmez bi gerçek...........
geniş omuzlu!!!!!
ayakları da orta büyüklükte olur bence ya, ne yariminkiler kadar büyük ne benimkiler kadar küçük
baya baya yanağında bir beni mutlaka olsun jsdfhsdjkbgjksdbgjksfg
gözleri hafif büyük hafif pörtlek olacak galiba bu çocuğun hayri .s.s.s.s.s.s.s.s.s
aşağı yukarı böyle bi şey işte ya, ama asıl olay fizik dışı şeylerde.
bi kere anası gibi çok zeki, çok tatlış bi şey olacak.
eh ikimiz de komikli, espritüel kişileriz........
müzik zevki dehşet iyi olur, olmasa da yaparız!!!!
bassçı bile olabilir ama bende müzik yeteneği 0 (pls babasına benzesin)
dile karşı bi yeteneği olacağı kesin......................
kitap okumayı, şiiri, her şekil edebiyatı sevecek.
böyle de cool böyle de havalı böyle de şekilli şukullu zeki bişi olacak işte teyzesi.
ya işin esprisi tabii bu, ama ciddi ciddi tuttum düşündüm acaba nasıl olurdu diye yalan yok şimdi.......
asıl garip olan dün en yakın arkadaşlarıyla bugünse eski sevgilisiyle garip bi iletişim içinde olmam......
şaşırmadım mı? şaşırdım. neye mi? tabii ki, arkadaşlarının adımı sanımı vs bilmesine.................
eski sevgilisini zaten tanıyordum hatta kendisi ondan hoşlandığımı söylediğim ilk insandır. bir de bana saçmalama kızım hoşlancak başka birini bulamadın mı, bıraak yeaa şeklinde bi konuşma da yapmışlığı vardır...........
komik SDG:FSD:GSF:GSF: tabii böyle söylemedi ama özü bu yani.
yine garip insanlar garip anlar.
acııyıı çekeen anlaaar hesaaabııınııı ödeetiiiir ödeeediiim çoook ööön sonuna kadaaar aaaşkıı yaşaar buu gönüüül yaşaaarııım biiiir ömüüüüüür aaaaa aaaaa hsfıbgsfhjgbfhjsghbfhjg
ingilizce sınavı biter bitmez sınav modundan çıkıyorum abi, ondandır böyle mal mal yazışım...
nil qnqmı bugün baya sinirlendirdim ve sırf o yaz dedi diye yazıyom. yoooooğsam bu kafada yazdığım yazılar pek ayırlı deyıl
pınar bağa didi ki; nasıl olsa bu yıl gidecek, ben senin yerinde olsaydım dik dik bakardım, içimde kalan her şeyi söylerdim vs vs. haklı da aslında ama mantıklı düşünürsek daha ne kadar be eftal daha ne kadar?
çoğunlukla içimden gelen her şeyi söyledim zaten. bal gibi de biliyo her şeyi. bakma olayına gelirsek; götünü kesmekten ciğerim soldu........................ ama bakamıyom önden SD:FGD:HDF:H böyle yazınca da SD:FG:SG:SF:GH sapık gibi oldu SD:FSD:GA:SF:G utanıyom DAF:SD:GSF:G demek istemiştim SDF:GSD:GSF:GSF:
ya aslında özünde bilemem de çok tatlı yeaaaaaaaaaaa
yirim.
stalkerın allahıyım tabii ben. her gün her gün yine yeni yeniden hatmediyorum profilini............ confession.
facebookta takılsam daha kötü şeyler yapabilirdim tanrıya thanks ki tumblr girlüm jshdvfsdhvgsfhjg
yapmadığım işsizlik, yapmadığım saçmalık kalmadı diyebiliriz. arada sırada, hatta most nights hüzünlenmiyor muyum? deli hüzünleniyorum, ağlıyorum falan. rüyamda görüyorum. hala sabah uyanır uyanmaz aklıma ilk gelen şey. aaaaama, bununla yaşamayı öğrendim. acemi aşık falan değilim yani artık baya pro oldum.
gönlünde bana yer yoksa güzelim fark etmez ben ayakta da giderim ;)))))))))))))
ama nasıl kıskancım var ya. üff deli kıskancım ben ya. bu kadar kıskanç olabileceğimi bile bilmiyodum baya baya şirret kıskancım ben. hele biri var ki vurcan kırbacı vurcan kırbacı. yalancı slut. sinir oluyom hatta baya baya nefret ediyom like i said it to her face ;))))))))) nasıl wrong nasıl wrong DSDF:SD:GSF:G:S amaaaaaaaan sınav geçti bi ay raaadım. hüloooooooooğ.
ay çk ttlsn, bi çy içblr myz? :))))))))))9
lan esra del rey'e çıkıp derdimi açsam esra apla bizi ever desem olur mu ki?
hem lisede evlilik serbestlendi. ay öyle bi şey olabilir mi, lütfen olsun çünkü :))))))))))))))))))))))))))
13 Kasım 2013 Çarşamba
11 Kasım 2013 Pazartesi
9
kendimi o kadar çok zorluyorum ki kusacağım.
sınav haftasının bokluğu bir yana hala pazar gününün etkilerini yaşıyorum.
bir yandan yaşadığım o korku, bir yandan o heyecan, üzüntü bir yandan.
oysa ağlamamıştım bile ben.
sadece sinirlenmiştim.
bir de içimde bir yer çok acımıştı.
çok yakmıştı canımı, o kadar.
kızdım, kızdım, kızdım.
ama hep kendime kızdım.
küfrettim.
banyo yaptım.
küfrettim.
sakinleşeyim dedim. çay içeyim.
üzerime döktüm, yine küfrettim.
ben hep küfrederim.
sonra kalktım geldim.
gidemedim de; içimde bi sıkıntı var bi şey olacakmış gibi hissediyorum dedim.
oldu, ilk kez birinin bayıldığına şahit oldum.
nasıl korktum, nasıl şaşırdım.
sonrasını düşünemiyorum bile zaten.
ben kaçmayı planlarken....
aslı yine kızacak bana her boku yazıyorum diye, biliyorum, kötü, tamam.
ama ben de böyle atıyorum içimden.
defterlerim annemin kontrolünde, burayı henüz keşfedemediler, şükür.
iyi hissetmiyorum, aklımdan çıkmıyor bana söyledikleri.
yer yer hak veriyorum, o zaman daha da can sıkıcı oluyor, tatsızlaşıyor.
demet akalın sendromuna mı giriyorum tanrım?
aynada gördüğüm bu melankolik yüz benim mi?
ben de mi böyle uykusuz kalacaktım?
sessiz sedasız mı olacaktım böyle?
çok sevdiğim kakaolu sütü bile
aramaz mı olacaktım?
ben böyle mi olacaktım?
konu benim güçsüzlüğüm.
kendini üzen de benim.
umrunda da değilim.
ne diyeyim allah belamı vermiş zaten.
sınav haftasının bokluğu bir yana hala pazar gününün etkilerini yaşıyorum.
bir yandan yaşadığım o korku, bir yandan o heyecan, üzüntü bir yandan.
oysa ağlamamıştım bile ben.
sadece sinirlenmiştim.
bir de içimde bir yer çok acımıştı.
çok yakmıştı canımı, o kadar.
kızdım, kızdım, kızdım.
ama hep kendime kızdım.
küfrettim.
banyo yaptım.
küfrettim.
sakinleşeyim dedim. çay içeyim.
üzerime döktüm, yine küfrettim.
ben hep küfrederim.
sonra kalktım geldim.
gidemedim de; içimde bi sıkıntı var bi şey olacakmış gibi hissediyorum dedim.
oldu, ilk kez birinin bayıldığına şahit oldum.
nasıl korktum, nasıl şaşırdım.
sonrasını düşünemiyorum bile zaten.
ben kaçmayı planlarken....
aslı yine kızacak bana her boku yazıyorum diye, biliyorum, kötü, tamam.
ama ben de böyle atıyorum içimden.
defterlerim annemin kontrolünde, burayı henüz keşfedemediler, şükür.
iyi hissetmiyorum, aklımdan çıkmıyor bana söyledikleri.
yer yer hak veriyorum, o zaman daha da can sıkıcı oluyor, tatsızlaşıyor.
demet akalın sendromuna mı giriyorum tanrım?
aynada gördüğüm bu melankolik yüz benim mi?
ben de mi böyle uykusuz kalacaktım?
sessiz sedasız mı olacaktım böyle?
çok sevdiğim kakaolu sütü bile
aramaz mı olacaktım?
ben böyle mi olacaktım?
konu benim güçsüzlüğüm.
kendini üzen de benim.
umrunda da değilim.
ne diyeyim allah belamı vermiş zaten.
9 Kasım 2013 Cumartesi
8
şimdi sana karşı hissettiklerim nefret mi bilmiyorum
oysa ne de güzel bir şiir yazmıştım bugün sana
otururken denize karşı, dalarken maviye ve çaya
olmamı istediğim tek yerdeyken ve gri değilken gökyüzü.
biliyordum ben, hep bildim
beni hiç sevmedin sen ve hep vazgeçmeyi denedim
inan denedim, zorladım kendimi
ama sonra yüzünü görmediğim bir gün hayal ettim
sesini duymadığım tek bir an.
ve hep sende buldum kendimi sil baştan.
binlerce kez kırıldım belki
binlerce kez yandı içim
daha da yakmaz dediğim her an çifte kavruldum
binlerce kez küçük düşürdüm kendimi senin yolunda.
ama inan bu defa bitti.
bir kez daha oku bu şiiri
daha da yazmam sana
oysa ne de güzel bir şiir yazmıştım bugün sana
otururken denize karşı, dalarken maviye ve çaya
olmamı istediğim tek yerdeyken ve gri değilken gökyüzü.
biliyordum ben, hep bildim
beni hiç sevmedin sen ve hep vazgeçmeyi denedim
inan denedim, zorladım kendimi
ama sonra yüzünü görmediğim bir gün hayal ettim
sesini duymadığım tek bir an.
ve hep sende buldum kendimi sil baştan.
binlerce kez kırıldım belki
binlerce kez yandı içim
daha da yakmaz dediğim her an çifte kavruldum
binlerce kez küçük düşürdüm kendimi senin yolunda.
ama inan bu defa bitti.
bir kez daha oku bu şiiri
daha da yazmam sana
8 Kasım 2013 Cuma
http://www.wikihow.com/Be-a-Hippie
mutlu anlarımda hippi olma kararı aldım, ehhehehee. ya hippi olmak süper bi şey değil de ne?
mutlu anlarımda hippi olma kararı aldım, ehhehehee. ya hippi olmak süper bi şey değil de ne?
7 Kasım 2013 Perşembe
7
hava kapalı.
zaman zaman da yağmurlu.
üzerime hızla tırmanan melankoliyi hissediyorum.
ne kadar çabalasam da çok geç artık.
sonbahar geldi.
kış kapıda.
güneş enerjisiyle çalışan biri için boktan günler.
melankoli.
hüzün.
asabiyet.
tüm karanlık duyguları içimde hissedebiliyorum.
uyumak, uyumak, uyumak istiyorum.
dark side of the love.
hava kapalı.
karanlık.
gülemiyorum.
nefes alamıyorum.
yine.
beni böyle boktan havalar mahvetti.
şuramda bir şeyler var
sahiden bir şeyler var
haykırmadan anlatamam
herkes üzerine üzerine geliyorsa belki de sen yanlış yönde ilerliyorsundur diye bir söz var.
haklı.
içimdeki sıkıntı beni öldürüyor.
bunalıyorum.
intihara her zamankinden daha meyilliyim.
ya da en azından saçımı kestirmek istiyorum.
içim sıkılıyor, içim.
bunaldım yeminle.
son bir şansım vardı haykırmak için
uyudum
melankoli.
hüzün.
asabiyet.
kelimenin tam anlamıyla
dolu dolu
yalnızım.
zaman zaman da yağmurlu.
üzerime hızla tırmanan melankoliyi hissediyorum.
ne kadar çabalasam da çok geç artık.
sonbahar geldi.
kış kapıda.
güneş enerjisiyle çalışan biri için boktan günler.
melankoli.
hüzün.
asabiyet.
tüm karanlık duyguları içimde hissedebiliyorum.
uyumak, uyumak, uyumak istiyorum.
dark side of the love.
hava kapalı.
karanlık.
gülemiyorum.
nefes alamıyorum.
yine.
beni böyle boktan havalar mahvetti.
şuramda bir şeyler var
sahiden bir şeyler var
haykırmadan anlatamam
herkes üzerine üzerine geliyorsa belki de sen yanlış yönde ilerliyorsundur diye bir söz var.
haklı.
içimdeki sıkıntı beni öldürüyor.
bunalıyorum.
intihara her zamankinden daha meyilliyim.
ya da en azından saçımı kestirmek istiyorum.
içim sıkılıyor, içim.
bunaldım yeminle.
son bir şansım vardı haykırmak için
uyudum
melankoli.
hüzün.
asabiyet.
kelimenin tam anlamıyla
dolu dolu
yalnızım.
6 Kasım 2013 Çarşamba
osuruktan nağmeler.
küstüm. oynamıyorum.
HIIIIIIIIIIIIIIIIAAAAAAAAAAAAAAAAAAAĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞ!!!
bi an düşündüm de, saygıdeğer pek sevgili chancellor alkolü yasakladı içmeye başladım, şimdi de kızlı erkekli münasebetleri yasaklıyor kaşar olucam diye korkuyorum, ne yapayım ruhum rebel arkadaş. bi de sol omzum anarşist.
game on, bitch.
HIIIIIIIIIIIIIIIIAAAAAAAAAAAAAAAAAAAĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞ!!!
bi an düşündüm de, saygıdeğer pek sevgili chancellor alkolü yasakladı içmeye başladım, şimdi de kızlı erkekli münasebetleri yasaklıyor kaşar olucam diye korkuyorum, ne yapayım ruhum rebel arkadaş. bi de sol omzum anarşist.
game on, bitch.
2 Kasım 2013 Cumartesi
çünkü vazgeçmek hiç kolay değil.
gayet iyi gidiyordum, ta ki rüyama girene dek. o kadar mutsuz uyandım ki. bana ezik diyebilirsin ama o an sana çok ihtiyacım vardı. bir kere bile dokunamamıştım sana, sarılmak istedim. ellerini tutmak belki de. çok istedim. sadece yanında olmak istedim. ihtiyacım vardı çünkü. gayet iyi gidiyordum, vazgeçiyordum, unutuyordum, devam ediyordum. yanılmışım. vücudumun sana ihtiyacı var. parmaklarımın sana değmeye, gözlerimin sana bakmaya, kulaklarımın seni duymaya ihtiyacı var. düşünmüyorum dediğim her şeyi bilinçaltıma öyle bir atmışım ki. bunları yazarken utanıyorum bile, ama hem defterim bitti hem de burası benim kendim olabildiğim yegane sığınağım. ama utanıyorum işte. bu kadar aciz durumda olduğumu göstermekten korkuyorum. ama aciz durumdayım. hep bir yanım eksik gibi. hep bir şeyler eksik gibi. kahkaha atarken bile mutsuz hissediyorum. internete göre depresyondayım, sanmıyorum. bazen, seni tamamen unuttuğumu düşünüyorum. gülüyorum, eğleniyorum, dans ediyorum. sonra bir sözcük duyuyorum, herhangi bir sözcük. ve sonra tepe taklak geri dönüyorum sana. ne kadar uğraşsam da senden gidemiyorum. ne kadar denesem de seni düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. küçük sinsi bir düşünce bir anda günümü yerle bir edebiliyor. kendimi çok kötü hissediyorum. daha fazla yalnız kalmak istiyorum, daha fazla uyumak. ama uyuyamıyorum. yalnız da kalamıyorum. ne zaman yalnız kalsam ya da uyumaya çalışsam hep sana kayıyor düşüncelerim. bu yüzden sürekli dikkatimi dağıtmaya çalışıyorum, belki de bu yüzden hiçbir şeye odaklanamıyorum. salak salak şeyler yapıyorum. neredeyse komaya girebileceğim kadar içki içtim örneğin, hala pişmanım. tek birada çakırkeyif olan ben kaç votka shot attım hatırlamıyorum bile. ama sarhoş olmam için alkole ihtiyacım yok, bir dize geliyor aklıma, oluyorum. sonra diyorum ki; seni sevmek için sana ihtiyacım yok. ve sonra da daha da yalnızlaşıyorum. sevdiklerimi sevmiyorum artık, sevemiyorum. çünkü içimdeki her yeri işgal ettin, herkesi dışarı attın, tüm hücrelerimi kapladın, resmen kene gibi yapıştın, gitmiyorsun. elimde olmadan hayal kuruyorum, ama kuramıyorum da bir yandan. asla gerçek olmayacağını biliyorum ya; hayalimde bile biz olamıyoruz. hayalimde bile acı çekiyorum. bazen sırf eğlence olsun diye kendi ölümümü düşünüyorum ve nasıl oluyorsa o bile sana bağlanıyor. bambaşka bir konudan söz ederken sana bağlanması gibi tıpkı. nasıl beceriyorsam obeb-okek konusunu bile sana bağlayabiliyorum. bende sana özel bi yetenek var galiba. içimdeki kelebekleri öldürdüğünden beri mutlu olamıyorum. soğuk hissediyorum, hep üşüyorum. hayır, kansızlıktan değil. midem sık sık bulanıyor bir de. anlıyorum, vücudum seni içinden atmak istiyor, senden nefret ediyor hatta. ama sana ihtiyacı var. sen ip gibisin, hani şu bir ucu boyuna bir ucu sağlam bir yere bağlı olandan. bir yandan beni hayata bağlıyor bir yandan da yavaş yavaş öldürüyorsun. nefesimi kesiyorsun, nefes alamıyorum, içimi öyle bir kaplamışsın ki. hiçbir şeye karşı bir istek duymuyorum artık, başka bir deyişle hiçbir şey yapasım yok. uyumak bile istemiyorum. geceleri seni düşünerek uykuya dalmaya çalışıyorum, rüyamda seni görüyorum ve uyandığım anda aklıma gelen ilk şey yine sensin. resmen her tarafı seninle çevrili bir et parçasıyım. kalbimi geçtim, ruhum acıyor. hissettiğim tek şey; nefes alamadığım. hep bir huzursuzluk hep bir karmaşa. hayat akıp gidiyor, birkaç ay sonra sen de gideceksin. keşke üzüldüğüm tek şey bu olsaydı. hiç tanışmasaydık demiyorum, keşke hiç girmeseydim hayatına diyorum. çünkü hayatından çıktığımı bilmek çok acı veriyor. ve ben zamanla geçer dedikçe daha da ağırlaşıyor. daha da zorlaşıyor. geçmiyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)