sanki cezmi ersöz tutmuş benim bu naçizane aklımdan geçenleri okumuş ve hissettiklerimi en iyi şekilde kağıda dökmüş gibi. tek solukluk kitaplardan, kırk yılda bir gibisin. hele içinde bir nilgün marmara esintisi var ki değmeyin keyfime. ne kadın, tanrım. dünyadaki böyle bir kör aşkla seven tek insan değilmişimmiş. insanlar ne satırlar yazmışlar aşkları uğruna, ah benim de şu kıçı kırık blogum olmasa neylerdim? epeydir kitap önerisinde bulunmuyordum alın sizi öneri. öyle güzel bir anlatım ki bu pişen yazar neymiş daha bir anladım. çıraklığımın haddini bildim, ustama saygımdan sustum okuyorum.
düşünüyorum da benim en büyük yalnızlığım; edebiyatdaş arkadaşlarımın olmaması. ben ki, romana, şiire, öyküye, her türlü edebiyata elimden geldiğince değer vermeye çalışan biriyim, çevremde bir yeni eksikliği var. örneğin, biri benim o büyük heyecanla ve mutlulukla elime aldığım, sayfalarını çevirmeye kıyamadığım, sanki zarar verecekmişim gibi kapağını tamamen açamadığım kitabı eline alıp yüzeysel bir göz gezdirip kenara fırlatınca ifrit oluyorum. delleniyorum, arkadaşım.
şiir konuşmak istiyorum. cemal süreya haftasındayız, şiirleşmek istiyorum. kitap alışverişimiz olsun istiyorum, düşünce alışverişimiz olsun istiyorum. ben bir nilgün marmara, bir turgut uyar, bir oğuz atay, bir edip cansever, bir cemal süreya, bir ilhan berk, bir sabahattin ali istiyorum, cezmi ersöz istiyorum. mesela cezmi ersöz'ün nilgün marmara'ya ithafen yazdığı "en solgun mevsiminden geçiyor sevgi, unut beni unut, belki de terk ettiğin son cehennemdir bu" dizelerinden istiyorum. şair aşkı istiyorum ben be, şairimcesine istiyorum.
baktım bir iki ufak araştırma yaptım, cezmi ersöz'ün edebiyatına ergen edebiyatı demişler, bildiği birkaç kelimeyi değiştirip değiştirip kullanıyor, ergen genç kızların gözdesi demişler. desinler. her kalemden çıkmıyor böyle etkili sözler. böyle dank diye vuran, nefes alır gibi okunan kitaplar çoğunlukta değil maalesef.
"ve akşam... yoksul anıları aydınlatırken ansızın sesine vurulan kör bir kemancı kadar ince ve dokunaklı olan bu akşam, başka kıyılarda güneşlenen bir alacakaranlık olsam da, savruk yılların soldurduğu bedenime dokun, sesini bağışla bana, dağılan hayatıma bu akşamı bağışla."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder