bugün sınırları biraz zorlayacağım, sınırlarımı. diyorum ki hep beraber içsel bir yolculuğa çıkalım, benim içselliğime. merak etmiyor olmanız gayet doğal ama benim dün geceden çıkardığım bir ders var ki; sanırım deliriyorum. bundan %100 emin olmaya giden yolun biletleri elimde, ve let the journey begin!
belki de şuan ıslak saçlı olmam, midemin full olması, en sevdiğim kulak deliğimin iltihaplanması ya da uzun sıcak rahatlatıcı bir banyonun etkisindendir. belki de gerçekten kafamın içinde konuşan bir ses vardır. kendimi harry potter gibi hissediyorum, hayriye potter oluyorum ya da, abimin kulakları çınlasın. bugün pek çok çınlattım. bugün birkaç kişiden duyduğum üzere mutsuz görünüyorum. pekala, bu kadar sıkıcı bir hayatım varken benden nasıl mutlu olmamı bekleyebilirsiniz? ekşın 0. şimdi bu yüzeysel saçmalıkları bırakıp biraz daha derinleşelim bakalım. ben, eftal. 15 gün sonra 16. yaşının kavşağında kaybolacak olan kız. okul mu, platonik aşk mı, arkadaşlarım mı yoksa ailem mi bilemiyorum ama kendimi çok yıpranmış hissediyorum. en yakın arkadaşımdan ayrı düşmenin de çok büyük etkisi olsa gerek. bugün eski en yakın arkadaşımı gördüm, tek başına. sadece gülümseyip selam verdim. çünkü elimden yalnızca bu geldi. şimdi düşünüyorum da o kişi benim her anımda yanımda olan, her şeyimi paylaştığım, uğruna kavga ettiğim biriydi. şimdi ona karşı bu kadar duygusuz olmam normal mi? birini seviyorsam eğer gözümü bile kırpmadan kendimi ateşe atabilecek bir yapım var, başka bir deyişle sevdiğim biri için her şeyi yapmayı göze alabilirim. bu beni günümüz şartlarında büyük bir aptal yapar. inkar etmiyorum. bir de şu yalan söyleyememe konusu var. söylemeye çalıştığımda o kadar saçmalıyorum ki yalanı alıp bir kutuya koyup üzerine neonlarla "YALAN!!!!" yazmışım gibi oluyor. bir dediğim bir dediğimi tutmuyor, uzattıkça batıyorum. bu da beni salak yapan şey. gelelim patavatsızlığıma. arkadaşlarımın da açıkça belirttiği gibi bazen o kadar açık sözlü oluyorum ki, aklımdan o an ne geçerse onu söylüyorum. ciddi ciddi. ve sonra dönüp pişman oluyorum, insanları kırıyorum bu yüzden de hiç yapmadığım kadar salaklık yapıp gönüllerini almaya çalışıyorum. bu da beni bir şapşirik yapar. şımarıklık. yüzsüzlük. absürtlük. takıntılı olmak. inatçı olmak. pekala, benim hiç iyi bir özelliğim yok galiba. bir de iradesizim ben. yemeyeceğim dediğim bir şeyi yiyorum, yapmayacağım dediğim bir şeyi yapıyorum, gitmeyeceğim dediğim bir yere gidiyorum falan. ben hiçbir şeyi doğru yapamıyorum sanırım. bugün de belirttiğim gibi boşa yaşıyorum. ben gidince ardımda sadece saçma sapan bir çöp yığını bırakmak istemiyorum. insanların beni güzel hatırlamasını istiyorum.
başka bir başlık da delirmem. cidden, deliriyor olmaktan korkuyorum. bazı şeylerin gerçek olmasını o kadar istedim ki, e haliyle gerçekleşmedi, ben de onları gerçekmişçesine hayal ediyorum. yani kendimi bildim bile hayal kurarım, tam bir hayalperestim ama sanırım son zamanlarda biraz abarttım. hatta çizgiyi baya baya aştım. bazı şeyler sadece kafamın içinde kalmamaya başladı yani. kendi kendime konuşmam da bir yan etkisi. kendi hayal balonuma girdiğim anda her şey şekil değiştiriyor. örnek vermeden anlatmam çok zor ama örnek vermek istemiyorum, yeterince utanç verici. aslında ben utangaç biri bile değilimdir, garip.
hayal kırıklığına uğramadım diyemem. kendimi çok kere hayal kırıklığına uğrattım da. az darbe yemedim de diyemem. belki de bu yüzden insanlardan kaçmaya çalışıyorum. çevremdeki insan sayısını elimden geldiğince en aza indirdim, fiziksel teması da. sanki somut olduğumu hissetmek istemiyorum, zarar verilebilir bir şey olduğumu düşünmek istemiyorum. insanların bana daha fazla zarar vermesini istemiyorum. hayatım boyunca ne kadar uğraşsam da umursamaz biri olamadım, hatta alınganım bile. insanlar benim üzerimde nasıl etki bıraktıklarının farkında değiller, bu çok üzücü. söylenen en küçük bir söz, bir bakış, bir gülüş üzülmeme yetiyor. en ufak bir şeyde bütün savunmam düşüyor. kırılganım, ne kadar tam tersi olmaya çalışsam da. en aza indirmek için de dediğim gibi çevremdeki insanları azaltıyorum, azaltabildiğimce. en yakınıma alabildiğim çok az kişi var, her şeyimi paylaşabildiğim ise hiç kimse. aslında ben çok yalnızım ama bunu dert etmiyorum. alıştım ne de olsa. bencillik yapıyormuşum gibi görünebilir ama işin gerçeği hiç kimseyi tamamen sevmiyorum. herkese karşı biraz da olsa nefret var içimde.
hadi ama, hepimiz böyleyiz. kendimizden bile nefret ederken başka birini tamamiyle sevmemiz imkansız.
sabahattin ali'nin çok güzel bir sözü var; ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. her şey bu kadar aslında. benim yaptığım laf kalabalığı. kafamın içinde apayrı bir dünya var ve ben onu asla paylaşmayacağım. eh o kadar da şahsına münhasır bir yapımız olsun artık.
evde, odamda asosyal takılmak en iyisi. sosyal çağın asosyal insanları. okulda ise çok fazla mood değişimi var. en imrendiğim tak kulaklıklarını aç kitabını/defterini kafası. ama onu ben bile yapmaya çekiniyorum genelde. yalnız insanlar garip değildir arkadaşlar, lütfen onlara canavar gözüyle bakmayın. kendi kendine şarkı söylemek aslında çok eğlencelidir ve dans etmek sadece evde ayna karşısında yapılan bir eylem değildir. aslında herkes yalnızlığın eğlencesini keşfetse dışlanmış insanlar olmazdık. biliyorum, görüyorum, duyuyorum. bir çok insana göre fazla "ergen", fazla "çocuksu", fazla "salak", fazla "saçma"yım. umrumda değil demeyeceğim, umrumda çünkü. fazlasıyla umursuyorum, sinirleniyorum ve üzülüyorum. ve aslında sizler de bana garip geliyorsunuz..............
çok uzattım. bi işe de yaramadı. ama olsun. deliriyor olabilirim. ama olsun. değişecek miyim? hala daha az geri zekalı olmayı deniyorum. ama o kadar.
saçlarım kıvırcık olmasın, lütfen.
gün gelecek buraya içimden, aklımdan geçen her şeyi yazacağım. işte o zaman ertesi gün olmayacak.
Yazın çok güzel olmuş.Yalnız sen kimsenin kalbini falan kırmadın.Çünkü açık sözlü olmak seni Salak değil,dürüst bir insan yapar.İyiki varsın ;)
YanıtlaSil