26 Haziran 2013 Çarşamba
Eftallü Macera Avında! Bölüm: 1
Kahramanımız kod adı Eftallü bugün de olağan bir şekilde uyanmalıydı. Lakin öyle olmadı tabii. Babası yanına gelip: "Saat 10.30 oldu, yine öğlene kadar yatacak mısın hüloooğ?!" diye bağırana kadar Eftallü yine öğlene kadar yatmayı planlıyordu. Gelen bu garip sesten tırsan kahramanımız her zamanki gibi sıçrayarak uyandı ve çapakların hendek yaptığı gözlerini açmaya çalışarak babasına döndü. Babası tünelin ucunda hafif bir ışık görünce hemen konuşmaya başladı. Lakin kahramanımız hala uykuda olduğu için hiçbir şey duymuyordu. Arada kulağına deden........istanbul..........kalp...... gibi sözcükler çalındı ve kahramanımız çok zeki olduğundan hemen parçaları birleştirdi ve dedesinin İstanbul'da hastanede kalbinden rahatsız bir şekilde olduğunu anladı, acil şifalar diliyoruz. Bu kısa uyanıklık evresinden sonra tekrar uykuya dalan kahramanımızı babası uyutmadı ve kahramanımız küfrederek yatağından çıktı. Bilgisayarının şarj kablosunu prize takıp çok sevdiği malum oyun yüklenirken kendisine kahvaltılık gevrek ve kakaolu süt hazırlamaya koyuldu. Hazırlıkları bitince kahvaltısını alıp oyunun başına oturdu. Ta ki arkadaşı G'nin evine gideceğini hatırlayana kadar. Biraz geç kalmış olsa da hızlı bir şekilde hazırlanmaya başladı. Bir yandan dişlerini fırçalarken çoraplarını giyen Eftallü, oyunu ve bilgisayarını kapatmaya çalışırken de giyinmeye uğraşıyordu. Apar topar evden çıkan kahramanımız parasını unuttuğunu fark edip eve gerisingeri döndü ve parasını alıp çıktı. Antalya şehrinin kavurucu öğle güneşi altında hangi otobüse bineceğini bilmemenin tedirginliğiyle caddeye doğru yürümeye koyuldu. Bir yandan da içinden oldukça gerizekalıca cümleler kuruyor, bu da yetmezmiş gibi hayal kuruyor ve kendisiyle tartışıyordu. Caddedeki durağa ulaşan kahramanımız o duraktaki komşu teyzeyi görünce diğer durağa doğru kaçarak uzaklaştı. Yardımsever otobüs şoförü amcanın da yardımıyla doğru otobüse binen kahramanımız hedefine doğru yola koyuldu. Otobüste "acaba müzik mi dinlesem lan?" tarzı kendiyle tartışırken otobüsün sesinin daha ilginç olduğuna karar verdi. Otobüste hiperaktif yarı çıplak bir çocuk, bir teyze ve garip bir adamdan başka bir şoför bir de kendisi vardı. Herhangi bir olayın gelişmediği ama yolcuların oldukça ilginç olduğu bir yolculuktan sonra hedef durağa ulaştı. Orada arkadaşı G'yi aradı, arkadaşının verdiği tarifler üzerine bir oraya bir buraya kuyruğunu kaybetmiş eşek gibi dolaştıktan sonra G pes etti ve "beni bekle seni almaya geliyorum" talimatını verdi. G'yle buluşmaya dönersek, günün daha da erken saatlerinde hatta ilk saatlerinde açlıktan kıvranan Eftallü facebookta G'nin paylaştığı yarına dair bol yemek içerikli durumu gördü. Kısa bir konuşmanın ardından artık o da davetlilerden biriydi! Varsın Eftallü bekleyedursun, beklediği yer bir hastanenin acil kapısının önüydü, genç bir adam elinde siyah bir bezle koşarak geldi. Bir anda bezin genç adamın elinden düşmesiyle altında yatan acı gerçek su yüzüne çıktı. Genç adamın parmağı kopmuştu! Kahramanımız şahit olduğu bu görüntü karşısında bir garip oldu ve hafif tertip şok geçirdi. Derken G geldi ve onunla birlikte muhabbetli bir yola koyuldular. G'lerin evinden önceki son durakları bir bakkal oldu ve G içeri girdiğinde kahramanımız bakkalın önünde ayağına yapışan iğrenç siyah poşeti çıkarmaya çalışıyordu iğrenerek. Gerekli siparişler alındıktan sonra G ve Eftallü G'nin evine ulaştılar. Sıcak bir karşılama olmuştu, kahramanımız bunu beklemiyordu. Ne de olsa o pişkin, yüzsüz bir şekilde plana sonradan dahil olmuştu. Çok sıkı bir arkadaş grubunun arasına kaynak yapmıştı, onlarla çok da yakın olmamasına karşın. Gariptir ki, grup kahramanımıza hiç de öyle davranmadı. Sıcak karşılamayı bol kahkaha, birbirinden güzel yemekler ve eğlenceli bir ortam takip etti. Saatlerin nasıl geçtiğinin farkına varamayan kahramanımızın artık kalkma vaktiydi. Pek hoşlanmasa da el mahkum herkese birer veda öpücüğü verip evden ayrıldı. Bir yandan da farklı insan gruplarını tanımanın, ortamlarını öğrenmenin heyecanıyla doluydu. Kahramanımızın o anki durumunu tek bir cümleyle açıklamak mümkündü: Bugün hiç tanımadığım birine sırf iyi birine benziyor diye usulca yaklaşıp en yakın otobüs durağı nerede dedim. Birkaç denemeden sonra aradığı cevabı bulan Eftallü en yakın otobüs durağına doğru yola koyuldu. Yoldan geçenlerin nedensiz bakışları altında yaklaşık 20-25 dakika otobüs bekledikten sonra yaklaşan bir otobüs şoförüne; "buradan Işıklar'a nasıl gidebilirim?" diye sordu. Şoför ona terminal otobüsünü beklemesini söyledi ve böylece kahramanımız beklemeye devam etti. 10 dakika daha bekledikten sonra sıkılan kahramanımız yanında oturan teyzeye "terminal otobüsü kaç dakikada bir geçiyor?" diye sordu. Teyze de sanki bu soruya ihtiyacı varmış gibi bir konuşmaya başladı ki, ufuuu. Telefonum çaldı numarasıyla oradan kaçan kahramanımız yaklaşan bir otobüs şoförüne daha aynı soruyu yeniledi lakin bu defa şoför; "buradan geçmez gel ben seni caddeye götüreyim" dedi. Neredeyse 40 dakikasını boşu boşuna bekleyerek geçirdiğine sinirlenen Eftallü bu teklife balıklama atladı ve şoför onu 100. Yıl'a kadar götürdü ve ücret de almadı. Teşekkürler şoför abi! 100. Yıl durağında beklemeye başlayan Eftallü durumdan işkillenince bir şoföre daha sordu. Bu kez "sen yanlış yerde bekliyorsun, karşıya geç" cevabını alan kahramanımız ikiletmeden üst geçitleri hoplaya zıplaya geçip karşıya vardı. Bu arada güneş tüm sıcaklığıyla beyninde kuzu çevirme yapıyordu. Bir süre de burada bekleyen Eftallü otobüs gelmeyince bir şoföre daha sordu ve "maalesef buradan geçmez güllük caddesinden binmelisin" cevabı kahramanımızın suratına tokat gibi indi. Hay ben sizin tarzı başlayan bol küfür içerikli cümlelerle yürümeye karar veren Eftallü önce Kapalıyol'a ardından Işıklar'a neredeyse yarım saatte ulaştı ve keşke en başından yürüseymişim dedi. Ve tabii bir de zaten ilk kez geldiği bu semte bir daha gelmemeye de karar verdi. Film almak amacıyla Işıklar'a gelmeye çalışırken oradan oraya savrulan kahramanımız sıcaktan ve yorgunluktan artık insanlıktan çıkmıştı. İlk girdiği filmcide aradıklarını bulamadı, ikincide de. Bir süre Işıklar'a filmci arayarak aşağı yukarı dolaşan kahramanımız artık pes etti. Yorgunluk zirve yapmış, her yeri ağrımış üstüne üstlük bir de acıkmış ve susamıştı. Evlerine giden otobüsün geçtiği durağa zor attı kendini, ah bir de otobüse yetişmek için koşmasaydı her şey daha iyi olabilirdi. Güç bela otobüsü yakalayıp eve doğru yol alırken yine yolcular dikkat çekti, içlerinde turist bir çift de vardı ve şoförün yabancı dili dolar ve avrodan ibaretti. Yine de karışmamaya karar veren kahramanımız yorgunluktan bitap düşmüş halde, hiç susmayan vıdı vıdıcı teyzeye dinleye dinleye, kalça kemiğini demire çarpa çarpa evine geldi. Kapıya açan babasına isyan eden kahramanımız biraz soluklandıktan sonra kendini belediye başkanına otobüs şoförlerinin denyoluğunu anlatan bir mail yazarken buldu. İki koldan maili gönderen Eftallü içi rahat ve über yorgun bir şekilde evinde takılmaya devam etti. Yemek yedi, markete gitti, oyun oynadı, sosyalleşti ve bugünlük sosyalleşme kotamı doldurdum deyip OT dergisini okurken aklına bir fikir geldi. Banyodan sonra bunu uygulamaya koyan Eftallü şuan uykuya özlemle bakıyor. Onu kendi haline bırakıyoruz. Evet, bir maceranın daha sonuna geldik. Başka başka maceralarda buluşmak üzere, hoşça, sevgiyle, muhabbetle!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder